- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 70 YIL: 2009
- Divan Edebiyatında Sevgilinin Kaş, Göz ve Kirpikleri Üzerine Yapılan Benzetmeler
Divan Edebiyatında Sevgilinin Kaş, Göz ve Kirpikleri Üzerine Yapılan Benzetmeler
Reyhan Çorak
4 Haziran 2009
Değerlendirme: Zeynep Gökgöz
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde hazırlanan bu türden bir yüksek lisans tezinin sunumu dinlenince sanat tarihi eğitimi alan birinin zihninde şöyle bir resim çizilebilir: Kaşları yaydan, kirpikleri oktan, gözleri bademden, yanakları elmadan, burunları hokkadan, dudakları kirazdan oluşan güzeller çizsek, neye benzerlerdi acaba? Arcimboldo (16.yy da yaşamış sebzeden ve meyveden oluşturduğu portreleriyle ünlü İtalyan ressam) namında bir sanatçının bu işten para ve şöhret kazandığını duyduğunuzda ne derdiniz?
Bizim espri konusu yaptığımız benzetme öğelerinden özellikle gözü ve müştemilatını kendisine inceleme konusu olarak seçen Reyhan Çorak, bu iş için yaklaşık 11.000 beyti elden geçirmiş. Özellikle 14. ve 19. yüzyıllar arasında yazılmış, transkripsiyonu yapılan 50 divanın, sevgili ve onun güzellik unsurlarının en fazla işlendiği bölüm olan gazeller kısmı taranmış. Tezin içeriğinde sevgilinin göz, kaş ve kirpiklerinin bu divanlarda nasıl nitelendirildiğinin yanı sıra, mazmunların yüzyıllara göre değişimi yer alıyorsa da; çalışmanın asıl maksadı, bu nitelemelerin nasıl geliştiğinin incelenmesiymiş.
Göz, sevgilinin en dikkat çekici uzvudur, en tesirli ve en maharetli güzellik unsurudur. Kaş ve kirpikler de gözün işlevini yerine getirmesinde en büyük yardımcılarıdır. Güzele en çok bakışlarındaki eda ve tesir yüzünden âşık olunmaktadır. Şairin âşık olduğu bu güzel, kusursuz güzeldir. Kusursuzluk da Mutlak Varlık’a aittir. Zaten amacı O’na ermek olan şair anlatmak istediğini en ince ve en güzel sıfatlarla sembolize ederek ideal hâle getirir. Bunun için kendine eski şairleri örnek alır; çünkü tabiatta örneğini bulamadığı, gelenekte mevcuttur. Burada taklit, sanılanın aksine ortak bir dil oluşturmada önemli rol oynar. Hem şekil, hem de muhteva yönünden elinde hazır kalıpları bulunan şair, sadece bu kalıplarla, tüm kuşatılmışlığına ve sıkıştırılmışlığına rağmen gene de sayısız ilişkiler kurabilme, farklı anlamlar ile imajlara ulaşabilme imkânına sahiptir. Bunu da ancak hüner sahipleri başarır. Bu hüner sahiplerinden biri olmasına rağmen Fuzuli’nin şikâyeti ne kadar anlamlıdır: “Ne tuhaf hâldir bu! Söylenmiş bir şey evvelce söylenmiştir diye, söylenmemiş bir söz de evvelce söylenmemiştir diye yazılamıyor.”
Nasıl ki müzikte yedi nota ile sonsuz sayıda eser ortaya çıkarılabiliyorsa, divan şiirindeki sınırlamalarla da şairlerin sonsuz sayıda ve birbirinin aynı olmayan binlerce beyit yazabileceğini söyleyen Çorak, sunumunun ikinci bölümünü bu binlerce beyit içerisinden seçmiş olduğu örneklere ve bu örneklerdeki benzetmelere ayırdı. Ayrıca burada ele aldığı birkaç beyitin bütünü göstermekte yetersiz kalacağının, tezde adı geçen güzellik unsurlarının gruplandırılıp sayıldığının, yüzyıllar içerisinde gözlemlenen değişimin özellikle somut benzetmelerden soyut benzetmelere doğru bir gidişat izlediğinin altını çizerek devam etti.
Göz (çeşm, dîde, ‘ayn): Genellikle kara, siyah, elâ renklerde olan göz en çok nergise ve bademe benzetilmiş. İlginç olan şeklî benzetmeler ise şöyle: Pencere (revzen), yuvarlak ekmek (nân), dinar (para birimi), sad ve ‘ayn harfleri.
Kirpik (müje, müjgân): Şekil yönünden ok, neşter, hançer, cellad, pençe gibi benzetmeleri yapılan kirpiğin işlev yönünden özellikle askere benzetildiğini görüyoruz.
Kaş (ebrû): Keman, yay, hilale benzetilen kaşın nûn ve râ harfleriyle de irtibatı kurulduğu olmuş.
Örnekler:
Yürekde komadı kan kara gözün
Belâdur canuma bu gözi kara
(Kadı Burhaneddin)
Belâdur canuma bu gözi kara
(Kadı Burhaneddin)
Rûzedür kâfir gözün kan içmesün didüm didi
Rûzesi kâfirlerün sınmaz şarâb-ı nâbdan
(Vasfî)
Rûzesi kâfirlerün sınmaz şarâb-ı nâbdan
(Vasfî)
(Âşık, kâfir gözün oruçlu olduğundan dolayı kan içmemesi gerektiğini söylerken, sevgili de saf şaraptan kâfirlerin orucunun bozulmayacağını söylüyor.)
Bir uğurdan iki kâfir üstüme kıldı hücûm
Gördüm olmaz ikisine müşterek oldum esîr
(Behiştî)
Gördüm olmaz ikisine müşterek oldum esîr
(Behiştî)
Gamzesi okını atmaz kaşları yayın kurar
Ol kara gözün bizümle cengi yok yaykaradur
(İbn-i Kemâl)
Ol kara gözün bizümle cengi yok yaykaradur
(İbn-i Kemâl)
İlginçtir ki göz, kaş, kirpik unsurlarının, divan şiirinde gördüğümüz ilk özellikleri, adeta âşığı perişan etmek üzere yaptıkları iş birliğidir. Sevgilinin gözü, bakışları, kirpikleri ve kaşları, silah tasavvurlarına bağlı teşbihlerle, vurucu ve kan dökücü olarak karşımıza çıkıyor. Onu bir savaşçı gibi öldürücü silahlarla donanmış gösteren şairin sevgilisinde kaş, yayını gerip âşığın gönlünü hedeflerken, kirpikler ve gamze (yan bakış) her zamanki birlikteliklerini sergileyerek binlerce oku bu hedefe gönderiyorlar. Buna rağmen âşığın hâlâ istediği tek şey, bir an için bile olsun sevgiliyle göz göze gelebilmek…
Sohbet, şairin uymak zorunda olduğu mecazlar sistemi, divan şiirinin üzerine bina edildiği matematik netliğindeki yapı gibi ince mevzular ve “şairlerin üslup farklılığı mümkün müdür/ gerekli midir” türünden sorular etrafında verimli tartışmalarla noktalandı.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ