II. Abdülhamid Devri Taşrasında İktidar Mücadelesi

Hamdi Özdiş

30 Mayıs 2009
Değerlendirme: Emine Kaval
 
“Taşrada İktidar Mücadelesi; II. Abdülhamit Devri Trabzon Vilayetinde Eşraf, Siyaset ve Devlet” başlıklı doktora tezi çerçevesinde Hamdi Özdiş ile Trabzon özelinde II. Abdülhamid dönemi taşrasında iktidar mücadelesi üzerine tartıştık. Özdiş, 1876-1909 yılları arasını kapsayan tezinde, eşraf-siyaset-devlet arasında yaşanan rekabetin idarî-mülkî taksimata nasıl yansıdığı üzerinde yoğunlaşıyor.
Samsun’dan Batum’a kadar uzanan Trabzon Vilayeti’nin dört sancağındaki (Trabzon Merkez, Lazistan, Gümüşhane ve Canik’teki) olaylardan hareket eden Özdiş, bu sancaklardaki yerel-merkez ilişkisini, eşrafın merkeze karşı duruşunu, yerel iktidar mücadelelerini ve bunun idarî-mülkî taksimata nasıl yansıdığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Özdiş, bu bağlamda şu açıklamaları yaptı:
Osmanlı modernleşmesi ve merkezileşmesi, yeni yapıların (hükümet konakları, kamu binaları, telgrafhaneler, adliyeler, okullar, hastaneler vs.) inşa edilmesi anlamına gelmektedir. Büyük merkezler (İstanbul, İzmir gibi) sözkonusu olduğunda Osmanlı merkezi tarafından gerçekleştirilen bu yapıları, taşrada bizzat yerel eşraf (ağalar, beyler, hanedanlar) talep etmektedir. Bu talebin nedeni, yerel eşrafın inşa edilecek yeni yapılar üzerinden kendi varlığını ve hâkimiyetini devam ettirme kaygısıdır. Taşradaki yerel güçlerin, merkezden talepte bulunması da, taşranın merkez karşısında pasif ve edilgen bir konumda olmadığını göstermektedir. Literatürdeki “merkezin taşraya hâkim olduğu” kanısının aksine, hâkimiyet ilişkisi taşradan merkeze doğrudur.
Yerel güçlerin taşradaki faaliyetleri (daha çok cami yapımı gibi hayır faaliyeti), yerelin merkeze karşı kendi kültürel temelinin dayanağını oluşturan geleneksel a‘yan tavrı olarak okunabilir. Bununla birlikte devlet görevlileri ve yerel seçkinler arasında illegâl bir gizli anlaşma sözkonusuydu ve bu durum yerel eşrafın merkeze sızması anlamına geliyordu. Saray ile kurulan yakın ilişkiler, XX. yüzyıla gelindiğinde yerel idare meclislerinin teşekkülü ile devam etti. Yerel seçkinler bu meclisler üzerinden hâkimiyetlerini pekiştirip merkeze isteklerini rahatlıkla kabul ettirdiler. Özellikle vilayet salnamelerinde açık bir şekilde görülen bu durum, yasal olmayan bu yetki ve yönetim paylaşımının Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar sürdüğünü, bununla birlikte merkezileşme çağında yerel güçlere başvurmanın ve idareyi onlara teslim etmenin bir anlamda paradoksal bir nitelik arzettiğini vurgulamaktadır.
Bahsi geçen gizli anlaşma, devlet ve eşrafın birbirlerinin hâkimiyet alanına müdahale etmemesi anlamına gelmekte ve bu rekabet ortamında sıradan halk yer almamaktadır. Ahali ayan, eşraf, hanedan ya da bölgedeki hâkim sülaleydi; dolayısıyla ahali ile halk arasında bir ayırıma gidilmelidir. Yaşanılan hoşnutsuzluğu ve huzursuzluğu dile getiren arzuhaller, bu ahali tarafından kaleme alınır, genellikle bölgenin ağası tarafından mühürlenir ve merkeze gönderilirdi. Sıradan halk, “cahil köylü” ise bu durumlarda kandırılırdı. Dolayısıyla arzuhal geleneği, bir hak arama geleneği olarak yerel unsurların yine mevcut yasal yapıyı, yeni araçlarla kendi lehlerine kullanmaları şeklinde görülebilir.
Yerel güçlerin hem kendi içlerinde hem de merkezle yaşadıkları kavga ve anlaşmazlıkların sonunda belli bir tartışma ve konuşma kültürünün oluştuğu görülür. Bu şekilde mahallî idarelerin ortaya çıkışı gündeme gelerek mahallî tecrübe doğrudan meclise yansır. Merkez-çevre paradigmasının dışına çıkılarak idarî düzenlemelerde yerelin katılımının gündeme gelmesi, belli bir burjuva kimliğinin ve kültürünün de zaman içinde teşekkül etmesine neden olur. Ancak bu şekilde gelişen demokratik kültür ve siyasî katılım mekanizmaları Osmanlı modernleşmesinde öngörülmemişti.
Sonuç olarak, XVIII. yüzyıl a‘yanı, XIX. yüzyılda devletin modernleşen aygıtları içine sızarak taşradaki konumunu ve gücünü sürdürdü. Bu geleneksel tavrı ile süreci sürekli kendi lehine çevirmeyi başaran yerel seçkinler, XX. yüzyıla gelindiğinde Jön Türk hareketi içinde rol alarak İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çekirdek kadrosunu teşkil ettiler. En nihayetinde de Milli Mücadele’ye iştirak ederek Cumhuriyeti kuran kadroda yer aldılar.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.