Göç ve Hafıza: Mardin Süryanileri

Ramazan Aras

5 Ekim 2009
De­ğer­len­dir­me: Abdülkerim Asılsoy
 
Söz­lü ta­rih mal­ze­me­le­ri, son za­man­lar­da, aka­de­mik ça­lış­ma­la­ra kay­nak­lık teş­kil et­me­ye baş­la­dı. Bu bağ­lam­da, Ra­ma­zan Aras’ın 2005 yı­lın­da Bo­ğa­zi­çi Üni­ver­si­te­si’nde ta­mam­la­dı­ğı “Mig­ra­ti­on and Me­mory: Ass­yri­an İden­tity in Mar­din Ker­bo­ran/Dar­ge­çit” [Göç ve Ha­fı­za: Mar­din Ker­bo­ran/Dar­ge­çit’te Sür­ya­ni Kim­li­ği] baş­lık­lı yük­sek li­sans te­zi çer­çe­ve­sin­de göç, ha­fı­za ve kim­lik me­se­le­si­ni ko­nuş­tuk. Tez, hu­su­sen Mar­din Dar­ge­çit/Ker­bo­ran’da ya­şam­la­rı­nı sür­dü­ren Sür­ya­ni­le­rin göç hi­ka­ye­si­ni ko­nu edin­mek­te­dir. Hi­ka­ye­ler bu böl­ge­de do­ğup bü­yü­müş Ker­bo­ran­lı ai­le men­sup­la­rıy­la ya­pı­lan söz­lü mü­la­kat­la­ra da­yan­dı­rıl­mış­tır. An­tro­po­log Ge­or­ge Mar­cus’un or­ta­ya koy­du­ğu “çok me­kân­lı et­nog­ra­fi yön­te­mi”nin kul­la­nıl­dı­ğı tez, Sür­ya­ni gö­çü­nün si­ya­sî, eko­no­mik ve top­lum­sal ne­den­le­ri­ni olay­la­rı biz­zat ya­şa­mış in­san­la­rın söz­lü an­la­tı­la­rı ve ha­yat hi­ka­ye­le­ri ışı­ğın­da ana­liz et­mek­te­dir.
Aras’tan edin­di­ği­miz bil­gi­ye gö­re araş­tır­ma­ya ko­nu olan ha­di­se­ler ken­di ya­şam öy­kü­sü için­de de bir ye­re te­kâ­bül et­mek­te­dir; zi­ra ya­zar, Mar­din Sür­ya­ni­le­ri üze­ri­ne yap­tı­ğı ça­lış­ma­nın, ay­nı za­man­da, böl­ge­de ya­şa­yan Ker­bo­ran­lı Müs­lü­man ai­le­le­rin ha­yat hi­ka­ye­le­rin­den söz et­mek an­la­mı­na da gel­di­ği­ni be­lirt­ti. Ya­za­rın söy­le­dik­le­rin­den araş­tır­ma­nın hi­ka­ye­si­nin ken­di ço­cuk­luk yıl­la­rı­na da­yan­dı­ğı­nı öğ­re­ni­yo­ruz. Kü­çük ya­şın­dan iti­ba­ren ge­rek an­ne­sin­den ge­rek­se ai­le bü­yük­le­rin­den Mar­din Sür­ya­ni­le­ri hak­kın­da sa­yı­sız hi­ka­ye din­le­yen Aras’ın zi­hin dün­ya­sın­da bü­yük bir yer iş­gal eden bu hi­ka­ye­ler ken­di­si­ni bu ça­lış­ma­ya sevk edi­yor. Din­le­di­ği hi­ka­ye­ler­den mül­hem, dev­rin sos­yal ve si­ya­sî ha­di­se­le­ri­ni, hem böl­ge­ye men­sup ol­ma­nın ver­di­ği ai­di­yet duy­gu­su hem de o yö­re­nin in­san­la­rı­na kar­şı ge­liş­tir­di­ği bir tür ve­fa duy­gu­su içe­ri­sin­de ka­le­me al­dı­ğı­nı söy­le­ye­bi­li­riz.
Aras te­zin­de, “Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti’nin ilk yıl­la­rın­da ve özel­lik­le 30’lu yıl­lar­da ya­şam­la­rı­nı ye­ni­den in­şa et­me sü­re­ci­ne gi­ren Ker­bo­ran­lı Hı­ris­ti­yan ve Müs­lü­man ai­le­le­rin 1970’le­rin so­nun­da bir­bir­le­rin­den na­sıl ay­rıl­dık­la­rı­nın hi­ka­ye­si”ni an­lat­mak­ta­dır. Da­ha son­ra­ki yıl­lar­da Ker­bo­ran­lı Sür­ya­ni ai­le­le­rin özel­lik­le 60’lı ve 80’li yıl­lar­da Av­ru­pa’ya göç et­me­le­riy­le bir­lik­te bu­ra­da­ki var­lı­ğı da so­na er­miş­tir. Aras, Ker­bo­ran’da Müs­lü­man-Hı­ris­ti­yan iliş­ki­le­ri bağ­la­mın­da ce­re­yan eden ta­rih­sel olay­la­rın, böl­ge­nin di­ğer pek çok köy, ka­sa­ba ve şe­hir­le­rin­de de vu­ku bu­lan olay­lar­la bü­yük ben­zer­lik­ler ta­şı­dı­ğı­nı or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Do­la­yı­sıy­la Ker­bo­ran öze­lin­de an­la­tı­lan her ha­di­se­nin ay­nı za­man­da Tür­ki­ye’nin Gü­ney­do­ğu­su’nda ya­şa­nan pek çok me­se­le­ye de ışık tu­ta­ca­ğı aşi­kâr­dır. Tez­de hu­su­sen “Ker­bo­ran ye­rel­li­ğin­de ya­şa­nan Müs­lü­man-Hı­ris­ti­yan iliş­ki­le­ri, kom­şu­luk­lar, si­ya­sî ve top­lum­sal ça­tış­ma­lar, geç­miş­te ya­şan­mış iyi ve kö­tü gün­le­re da­ir an­la­tı­lar” ken­di­le­riy­le söz­lü ta­rih ya­pı­lan bi­rey­le­rin ha­fı­za­la­rın­da yan­sı­dı­ğı şek­liy­le yer al­mış­tır. An­la­tı­la­rın dik­kat çe­ken önem­li bir ta­ra­fı ha­yat hi­ka­ye­le­rin­de al­tı çi­zi­len Müs­lü­man-Hı­ris­ti­yan bir­lik­te­li­ği vur­gu­su­dur. Gö­rüş­me ya­pı­lan pek çok ki­şi­nin ha­fı­za­sın­da yer et­miş dik­ka­ti çe­ken bir baş­ka hu­sus da, mem­le­ket­le­ri­ne duy­duk­la­rı has­ret­tir. Ya­zar bu du­ru­mu Sür­ya­ni an­ne Su­sa’nın di­lin­den şöy­le ak­ta­rır:
Biz şim­di bu­ra­da ya­şı­yo­ruz. Ya­şa­mak için çok gü­zel bir yer ve iyi bir dev­let. Fa­kat bi­zim kül­tü­rü­müz ile on­la­rın kül­tü­rü hiç uyuş­mu­yor. Ço­cuk­la­rı­mı­zı bü­yü­tür­ken çok bü­yük so­run­lar­la kar­şı­la­şı­yo­ruz. Ço­cuk­la­rı­mı­za ken­di kül­tü­rü­mü­zü öğ­ret­mek is­ti­yo­ruz, fa­kat çok zor­luk çe­ki­yo­ruz. Biz Ker­bo­ran­lı Hı­ris­ti­yan­lar bu­ra­da çok da­ha iyi ya­şam ko­şul­la­rı­na sa­hi­biz. An­cak hiç­bir za­man in­sa­nın ken­di va­ta­nı gi­bi ol­mu­yor. Çok meş­hur bir söz var­dır. Der­ler ki: “Şam şi­rin­dir an­cak in­sa­nın ken­di va­ta­nı da­ha şi­rin­dir”
Su­sa’nın bu söz­le­ri, as­lın­da, Av­ru­pa’ya ve dün­ya­nın muh­te­lif yer­le­ri­ne da­ğıl­mış Sür­ya­ni top­lu­mu­nun can­lı tut­tuk­la­rı mem­le­ket­le­ri­ne ge­ri dö­nüş ha­yal ve öz­le­mi­nin bir ifa­de­si­dir. Gö­rüş­me ya­pı­lan in­san­la­rın an­la­tı­la­rın­da ağır­lık­lı ola­rak Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı ve son­ra­sın­da ya­şa­nan olay­lar (1915 olay­la­rı), Sür­ya­ni top­lu­mu­nun 1930’lar­da ye­ni­den to­par­lan­ma­sı ve ge­liş­me­si, Nak­şi­ben­di Şey­hi Sey­da’nın 1960’lar­da böl­ge­de­ki fa­ali­yet­le­ri, 60’lar­da baş­la­yan Al­man­ya’ya iş­çi gö­çü ve 1978 ta­ri­hin­de Sür­ya­ni li­de­rin öl­dü­rül­me­si ha­di­se­le­ri öne çık­mak­ta­dır.
Ya­zar bu gö­rüş­me­ler­den ha­re­ket­le ba­zı so­ru­la­ra ce­vap bul­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır. Hı­ris­ti­yan­lar ile Müs­lü­man­la­rın bi­ra­ra­da yıl­lar­ca ya­şa­dı­ğı ve mad­dî kül­tü­rü­nü bir­lik­te in­şa et­tik­le­ri bu ka­sa­ba­nın hi­ka­ye­si, hi­ka­ye­le­ri din­le­nen bu in­san­la­rın kim­li­ği, ne­den göç et­tik­le­ri ve hâ­li ha­zır­da ne yap­tık­la­rı, geç­mi­şe da­ir ne­ler ha­tır­la­dık­la­rı, Ker­bo­ran’da her iki top­lum ara­sın­da vu­ku bu­lan sos­yal, si­ya­sî ve di­nî iliş­ki­le­rin bi­çi­mi, Cum­hu­ri­yet re­ji­mi­nin ge­tir­di­ği kök­lü de­ği­şim­le­rin Ker­bo­ran öl­çe­ğin­de na­sıl kar­şı­lan­dı­ğı, Hı­ris­ti­yan gö­çü­nü ha­zır­la­yan şart­la­rın ne­ler ol­du­ğu ve her iki top­lu­mun ha­fı­za­sın­da geç­miş ve öte­ki­nin na­sıl kur­gu­lan­dı­ğı so­ru­la­rı pe­şi­ne dü­şü­len me­se­le­ler ola­rak kar­şı­mı­za çı­kar.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.