Anadolu Kaplanları: Küresel Rekabete Yerel İntibak

Emine Beyza Satoğlu

2 Kasım 2009
De­ğer­len­dir­me: Kazım Baycar
 
Ana­do­lu Kap­lan­la­rı ol­gu­su Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin son 20 yıl­lık geç­mi­şin­de, ge­rek aka­de­mik ge­rek­se po­pü­ler alan­da önem­li tar­tış­ma ko­nu­la­rın­dan bi­ri­dir. Ana­do­lu’da ken­di ya­ğıy­la kav­ru­lan ve gi­de­rek ge­li­şen sa­na­yi kent­le­ri­nin ye­ni bir mo­del oluş­tu­rup oluş­tur­ma­dı­ğı, oluş­tu­ru­yor­sa bu sa­na­yi­leş­me­de eko­no­mik mo­ti­vas­yon­la­rın dı­şın­da di­nî ve kül­tü­rel di­na­mik­le­rin ne de­re­ce et­kin ol­du­ğu gi­bi ko­nu­lar söz­ko­nu­su tar­tış­ma­la­rın oda­ğı­nı teş­kil et­miş­tir. Emi­ne Bey­za Sa­toğ­lu’nun 2008 yı­lın­da Bo­ğa­zi­çi Üni­ver­si­te­si Ata­türk İl­ke­le­ri Ens­ti­tü­sü’nde ha­zır­la­dı­ğı Ana­do­lu Kap­lan­la­rı’nı ko­nu alan yük­sek li­sans te­zin­de, am­pi­rik ve­ri­ler ışı­ğın­da Ana­do­lu’da­ki bu sa­na­yi­leş­me ham­le­si de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.
Üç bö­lüm­den mü­te­şek­kil te­zin bi­rin­ci bö­lü­mün­de 1980’li yıl­lar ve son­ra­sın­da dün­ya­da ve Tür­ki­ye’de mey­da­na ge­len ik­ti­sa­dî ge­liş­me­ler ele alın­mak­ta; bu ko­şul­la­rın Ana­do­lu Kap­lan­la­rı’nın or­ta­ya çı­kı­şı­nı na­sıl et­ki­le­di­ği tar­tı­şıl­mak­ta­dır. Tür­ki­ye ta­ri­hin­de mil­lî ik­ti­sat, dev­let­çi­lik, it­hal ika­me­ci ik­ti­sa­dî po­li­ti­ka­lar­dan son­ra 80’li yıl­lar­da ser­best pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin il­ke­le­ri be­nim­sen­miş­tir. Li­be­ral eko­no­mi­ye olan bu eği­lim sa­de­ce Tür­ki­ye’ye öz­gü de­ğil­dir, dün­ya­nın pek çok böl­ge­sin­de gö­rül­mek­te­dir. Eko­no­mik kü­re­sel­leş­me­nin ken­di­si­ni his­set­tir­di­ği bu dö­nem­de, For­dist üre­tim mo­de­lin­den fark­lı­la­şan ürün­le­ri ve sü­rek­li ino­vas­yo­nu ge­rek­ti­ren da­ha es­nek bir üre­tim mo­de­li­ne ge­çiş bü­tün dün­ya­da ka­bul gör­me­ye baş­la­mış­tır. Bu dö­nem­de özel­lik­le 24 Ocak ka­rar­la­rı son­ra­sın­da Tür­ki­ye ih­ra­ca­ta da­ya­lı bir bü­yü­me mo­de­li be­nim­se­miş­tir. Bu­nun ne­ti­ce­sin­de teş­vik­ler gün­de­me gel­miş ve ser­best ti­ca­ret böl­ge­le­ri or­ta­ya çık­mış­tır. Ay­rı­ca ye­ni po­li­ti­ka­lar ile Tür­ki­ye’nin ih­ra­cat hac­min­de ve GSMH’da­ki oran­da çok cid­di bir ar­tış söz­ko­nu­su ol­muş­tur. İh­ra­cat­ta­ki bu bü­yük ar­tış­ta, Tür­ki­ye’de ge­le­nek­sel sa­na­yi kent­le­rin­den da­ha çok Ana­do­lu’da olu­şan ve it­hal ika­me­ci dö­nem­de dev­let teş­vik­le­riy­le de­ğil, ken­di ken­di­le­ri­ne bü­yü­me­yi ger­çek­leş­tir­me­yi ba­şa­ran ye­ni sa­na­yi şe­hir­le­ri­nin et­ki­si ol­du­ğu­nu gör­mek­te­yiz.
Sa­toğ­lu te­zi­nin ikin­ci bö­lü­mün­de Ana­do­lu Kap­lan­la­rı adı ve­ri­len bu ye­ni sa­na­yi şe­hir­le­ri­ni ele al­mak­ta­dır. Her şey­den ön­ce Sa­toğ­lu, Ana­do­lu Kap­lan­la­rı ifa­de­si­nin her­ke­sin üze­rin­de uz­laş­tı­ğı, or­tak bir ta­nı­mı bu­lun­ma­dı­ğın­dan bu ifa­de­yi ik­ti­sa­dî sâ­ik­ler­le ta­nım­la­ya­rak işe baş­la­mış­tır. Bu nok­ta­da il­kin ana­li­zi­ni an­lam­lı kıl­ma­sı açı­sın­dan Tür­ki­ye’de GSMH’sı bir mil­yar do­la­rın üze­rin­de olan 35 şe­hir­den 6’sı­nı (İs­tan­bul, An­ka­ra, Ada­na, İz­mir, Bur­sa ve Ko­cae­li) ön bil­gi­le­re da­ya­na­rak “ge­le­nek­sel sa­na­yi kent­le­ri” şek­lin­de ta­nım­la­mak­ta ve bi­rin­ci grup ola­rak isim­len­dir­mek­te­dir. Ge­ri ka­lan 29 şe­hir­den is­tih­dam oran­la­rı Tür­ki­ye ge­ne­li­nin %0,5’in­den faz­la olan 11 ili iki gru­ba ayır­mak­ta­dır. Bu iki grup il­den coğ­ra­fî ola­rak ge­le­nek­sel sa­na­yi şe­hir­le­ri­ne ya­kın­lık­la­rı do­la­yı­sıy­la ge­li­şen il­ler ile ken­di ken­di­ne ge­li­şen il­le­ri sı­ra­sıy­la ikin­ci ve üçün­cü grup (Ana­do­lu Kap­lan­la­rı) ola­rak isim­len­dir­mek­te­dir. Her üç gru­bu, sa­na­yi ve­ri­le­ri ışı­ğın­da de­ğer­len­dir­di­ği­miz­de kar­şı­mı­za şöy­le bir ge­nel so­nuç çık­mak­ta­dır: Bi­rin­ci ve ikin­ci grup­ta­ki il­le­rin ak­si­ne Ana­do­lu Kap­lan­la­rı ola­rak ad­lan­dı­rı­lan il­le­rin 80 son­ra­sın­da top­lam ih­ra­cat­ta­ki pay­la­rın­da, bü­yü­me hız­la­rı ve is­tih­dam pay­la­rın­da bir yük­sel­me tren­di gö­rül­mek­te­dir.
Ana­do­lu Kap­lan­la­rı’nın di­ğer il­le­re gö­re­ce sağ­la­dı­ğı bu ba­şa­rı, bu il­le­rin ne tip bir ik­ti­sa­dî ya­pı­ya sa­hip ol­du­ğu so­ru­su­nu gün­de­me ge­tir­mek­te­dir. Bu an­lam­da Ana­do­lu Kap­lan­la­rı’nda göz­le gö­rü­len ilk özel­lik ko­bi­le­rin yay­gın­lı­ğı­dır. Bun­lar da­ha çok ai­le iş­let­me­le­rin­den olu­şan, yay­gın ka­yıt dı­şı­lı­ğın bu­lun­du­ğu, çok kü­çük öl­çek­li iş­let­me­ler­dir. Bu iş­let­me­ler­de ino­vas­yo­nun kı­sıt­lı ol­du­ğu ve da­ha çok “emek-yo­ğun” ola­rak ta­rif ede­bi­le­ce­ği­miz mo­bil­ya, me­tal, gı­da ve teks­til sek­tö­rü­nün önp­la­na çık­tı­ğı­nı gör­mek­te­yiz. Üc­ret­le­rin dü­şük­lü­ğü, dü­şük ve­rim­li­lik ve dü­şük tek­no­lo­ji kul­la­nı­mı da bu sa­na­yi ti­pi­nin özel­lik­le­ri ara­sın­da yer al­mak­ta­dır. Ge­nel özel­lik­le­ri­ni göz önün­de tu­ta­rak ya­kın bir za­ma­na ka­dar pek çok ik­ti­sat­çı, Ana­do­lu Kap­lan­la­rı’nın ba­şa­rı­sı­nı atıl olan ka­pa­si­te­yi is­tih­dam ar­tı­şı sağ­la­ya­rak üre­ti­me çe­vir­me­le­ri­ne bağ­la­mış ve uzun va­de­de bu ba­şa­rı­nın sür­dü­rü­le­bi­lir ola­ma­ya­ca­ğı­nı ile­ri sür­müş­tür. An­cak 2000’li yıl­lar­dan iti­ba­ren kat­ma de­ğer ko­nu­sun­da bir ar­tış gö­rül­me­me­si­ne kar­şın, bu şe­hir­ler­de sa­na­yi­nin ge­li­şi­mi­ne de­vam et­me­si, ya­pı­lan bu tip yo­rum­la­rın sor­gu­lan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni gün­de­me ge­tir­miş­tir. Sa­toğ­lu, te­zin­de, “Ne ol­du da bu şe­hir­ler­de ge­liş­me de­vam et­ti?” so­ru­su­nun ik­ti­sa­dî de­ğil sos­yal ve kül­tü­rel ne­den­ler­le açık­la­na­bi­le­ce­ği­ni ifa­de et­mek­te­dir.
Bu an­lam­da te­zin üçün­cü bö­lü­mü Ana­do­lu Kap­lan­la­rı di­ye ad­lan­dı­rı­lan şe­hir­ler­den bi­ri olan Kay­se­ri üze­rin­den bir ye­rel ana­li­ze ay­rıl­mış­tır. Kay­se­ri’nin or­ga­ni­ze sa­na­yi­sin­de ya­pı­lan gö­rüş­me­ler so­nu­cun­da kül­tür­de va­ro­lan gi­ri­şim­ci Kay­se­ri­li­lik ile sos­yal iliş­ki­ler­den do­ğan “ki­şi­le­rin bir­bi­ri­ni kol­la­ma­sı” ol­gu­su ras­yo­nel eko­no­mik pa­ra­met­re­le­rin ce­vap­la­ma­da zor­luk çek­ti­ği bu ge­li­şi­min ipuç­la­rı­nı ver­mek­te­dir. Söz­ge­li­mi Kay­se­ri­li gi­ri­şim­ci­le­rin önem­li bir kıs­mı ken­di fi­nans­man­la­rı­nı ban­ka­lar ve di­ğer fi­nan­sal ku­rum­lar­la kre­di iliş­ki­le­ri üze­rin­den de­ğil; in­for­mel ah­bap­lık iliş­lik­le­ri üze­rin­den borç al­mak­la sağ­la­mak­ta­dır. Bu nok­ta­da di­nî inanç bir­li­ği­nin ya­rat­tı­ğı sos­yal or­tam ile ye­rel yö­ne­tim­le­rin bu sos­yal iliş­ki­le­ri or­ga­ni­ze eden ve pe­kiş­ti­ren bir po­zis­yon­da ol­ma­sı da dik­kat çek­mek­te­dir.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.