- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 72 YIL: 2010
- İslâmî İlimler 9 Eyyûbîler Devrinde Medrese Sistemi
İslâmî İlimler 9 Eyyûbîler Devrinde Medrese Sistemi
Harun Yılmaz
9 Şubat 2010
Değerlendirme: Mustafa Öztürk
Harun Yılmaz, Marmara Üniversitesi İslâm Tarihi Bilim Dalı’nda tamamladığı “el-Melikü’l-Muazzam ve Döneminde Dımaşk’ta Kurulan Medreseler (615-624/1218-1227)” başlıklı yüksek lisans tezi bağlamında, genel olarak Eyyûbîler, özel olarak el-Melikü’l-Muazzam döneminde medreseler ve eğitim sistemi hakkında dinleyicilere ayrıntılı bilgiler verdi.
Salâhaddin Eyyûbî zamanında tarih sahnesine çıkan Eyyûbîler, Salâhaddin’in kardeşi ve aynı zamanda el-Muazzam’ın babası olan el-Melikü’l-Âdil’in soyundan devam etmiştir. el-Melikü’l-Âdil, Salâhaddin’in çocukları arasındaki taht kavgalarından yararlanarak idareyi ele geçirmiş, ülkeyi kendi üç çocuğu arasında paylaştırmış ve Dımaşk nâibliğini de el-Muazzam’a vermiştir.
Yılmaz, el-Muazzam’ın nâibliğini, el-Melikü’l-Âdil’in vefat tarihi olan 1218’e kadarki dönem ile bu tarihten el-Muazzam’ın 1227’de ölümüne kadar geçen dönem şeklinde ikiye ayırdıktan sonra, her iki dönemin kesişme noktasına denk düşen V. Haçlı Seferi’ni de, el-Melikü’l-Âdil’in ölümü ve el-Muazzam’ın bağımsız olarak idareyi ele alması açısından önemli bir tarih olarak zikretti.
Dımaşk nâibliğinin ilk döneminde siyasî açıdan babasının gölgesinde kalan el-Muazzam, bu dönemde ilmî açıdan kendisini geliştirme fırsatı bulmuştur: İleri seviyede bir nahiv âlimi ve fakih olarak bilinmesinde bu durumun etkisi büyüktür. Hanefî mezhebine mensup olmasıyla diğer aile fertlerinden ayrılan el-Muazzam, es-Sehmü’l-musîb fi’r-redd ale’l-Hatîb isimli önemli bir eser kalem almıştır. Diğer Eyyûbî meliklerinin ilmî açıdan kendilerinden üstün gördükleri el-Muazzam’ın aklî ilimlere mesafeli yaklaştığını belirten Yılmaz, bununla birlikte, kendi nâibliği döneminde bu ilimlerle uğraşanların Dımaşk’ta uygun bir ortam bulduklarını belirtti ve döneminde el-Muazzam’ın ilim erbabına verdiği destekten bahsetti.
Eyyûbîler döneminde Dımaşk, İslâm tarihindeki en parlak iki döneminden birini yaşamıştır. Maddî refah alanındaki parlaklık ilmî sahaya da yansımış, şehirde bulunan medreseler sayı itibariyle aynı dönemdeki diğer İslâm şehirlerinin önüne geçmiştir. Bu dönemde İslâm Dünyasının birçok bölgesinden pek çok âlim ve talebenin şehre geldiği görülmektedir. Dımaşk’ın bu şekilde bir cazibe merkezi olmasının en önemli nedeni, İslâm Dünyasındaki ilmî bağın bir parçası olma kaygısıdır. Ayrıca şehirdeki mansıpların çok oluşu da diğer bir etken olarak zikredilmelidir.
Dımaşk’ta bulunan âlimlerin büyük bir kısmı şehrin yerli âlimleridir. Bunların dışında, şehre gelip yerleşenler, şehirde bir süre kalıp ayrılanlar ve şehirde yetişip daha sonra şehirden ayrılan âlimler de vardır.
Genel olarak Eyyûbîler dönemindeki medreselerin kurulmasında etkili olan kişiler, melikler, kadınlar ve devlet adamlarıdır; ayrıca şahsî girişimlerle kurulan medreseler de vardır. Bu grup içerisinde, başka dönem ve coğrafyalarla mukayese edildiğinde, özellikle kadınların etkin olarak bu faaliyetlerin içinde yer aldıkları görülmektedir. Örneğin, Dımaşk’ta inşa edilen on beş medresenin bânisi kadınlardır. Bu medreselere ek olarak, devlet adamları tarafından yaklaşık yirmi ve özel kişiler tarafından da on iki medrese inşa ettirilmiştir.
Bu medreselerde eğitim-öğretimle meşgul olan kişiler şeyhler, müderrisler, mu‘îdler ve talebelerdir:
Şeyhlerin müderrislerden farkı tam olarak belli olmamasına rağmen, bunların hem tedris faaliyetini hem de idarî işleri yürüttükleri görülmektedir. Medreselerde fıkıh, tefsir, hadis gibi şer‘î ilimlerin yanında sarf, nahiv, belâgat gibi dil ilimleri de okutan müderrislerin bir medresede göreve başlaması üç şekilde olmaktaydı: Bunların ilkine göre müderris, medresenin kendisine bağlı bulunduğu kâdılkudât (şehrin kadısı) tarafından atanmaktaydı. İkinci durumda ise, medresenin vâkıfı tarafından seçilmekteydi. Üçüncü uygulama ise, doğrudan bölgeyi idare eden melik tarafından atanmasıydı. Ancak kim tarafından atanmış olursa olsun, müderris, melik tarafından kendisine verilen resmî bir belge ile göreve başlamaktaydı. Bir müderrisin medresedeki görev süresi de değişmekteydi ve seyahat etmek, hac yapmak gibi bir sebep ya da kendi aleyhine yaşanan bir gelişme olmadığı müddetçe vazifesini vefat edinceye kadar devam ettirmekteydi. Müderrisin ders vermesi için izni gereken melik, görevden alma yetkisine de sahipti. Maaşları ise ya melik tarafından ya da medresenin sahip olduğu vakıflardan elde edilen gelirlerden ödenmekteydi. Medreselerde müderrislerden sonra gelen ikinci öğretim elemanı olan mu‘îdin görevi, müderrisin anlattığı dersleri öğrencilere tekrar ettirmek ve dersin daha iyi anlaşılmasını sağlamak maksadıyla onlara yardımcı olmaktı.
el-Muazzam zamanında şehirde dördü Hanefîler için, ikisi Hanbelî mezhebi mensupları için, biri de tıp eğitimi vermek üzere toplam yedi medrese kurulmuştur. Kendinden önceki dönemlerin aksine, el-Muazzam döneminde Dımaşk’ta Şafiîler için bir medresenin kurulmamış olması dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
Son olarak Yılmaz, İslâm Dünyasında medrese üzerine çalışırken, incelenen medresenin bulunduğu dönemi ve coğrafî şartları göz önüne almanın önemine de kısaca değindi. Ona göre, sadece bir medreseyi ve bunun yapısını çalışarak, buradan hareketle genellemelere varmak yanlış sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden, her parça ayrı incelenmeli ve veriler tek tek ele alınmalıdır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ