- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 72 YIL: 2010
- Bir Osmanlı Âliminin Algılanışı: Birgivî Mehmed Efendi
Bir Osmanlı Âliminin Algılanışı: Birgivî Mehmed Efendi
Ahmet Kaylı
12 Nisan 2010
Değerlendirme: Abdullah Taha İmamoğlu
Değerlendirme: Abdullah Taha İmamoğlu
Biyografi çalışmaları yalnızca bir şahsın hayatını değil; aynı zamanda o şahsın içinde yaşadığı dönemi anlamamızda da bize önemli ipuçları sunar. Nitekim Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde hazırladığı “Reception of an Ottoman Scholar: Birgivi Mehmed Efendi (d. 981/1573)” adlı yüksek lisans tezinde dilbilim ve İslâmî ilimlerin tamamında Arapça ve Türkçe eserler veren Birgivi Mehmet Efendi’nin (ö. 981/1573) çalışmalarının mahiyetini ve Birgivî’ye aidiyetini sorgulayan Kaylı, Birgivî’nin kendisinden sonraki dönemde, özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda, nasıl algılandığının izini sürmekte ve araştırmasını bu soruya verilecek cevaplar çerçevesinde şekillendirmektedir.
İmam Birgivî’nin hayat hikâyesini Huriye Martı’nın Birgivi Mehmed Efendi: Hayatı, Eserleri ve Fikir Dünyası ve Ahmet Turan Arslan’ın İmam Birgivi: Hayatı, Eserleri ve Arapça Tedrisatındaki Yeri adlı iki mühim çalışmaya atfen ele alan Kaylı, İmam Birgivî’nin tasavvuf karşıtı olarak yorumlanmasının mümkün olmadığına, zira kendisi dâhil ailesindeki birçok kişinin Bayramiyye tarikatı ile yakın alakası olduğuna dikkat çekiyor. Dönemin en tartışmalı konuları arasında yer alan para vakıfları, ibadetin ücret karşılığı yapılması, cehrî zikir, sema ve devran gibi konuların Birgivî’nin eserlerinde baskın unsurlar olarak ortaya çıktığını belirten Kaylı, İmam Birgivî’nin fikirlerini en iyi yansıtan eserlerinin ise Tarikat-ı Muhammediyye ve Risâle-i Birgivî olduğu görüşünde.
Öte taraftan, Birgivî’nin ve eserlerinin, kendinden sonraki dönemlerde nasıl algılandığı ve değerlendirildiğini araştıran tez, Kadızâdeler ile Sivasîler arasındaki tartışmanın alevlenmesiyle Kadızâdeliler tarafından Birgivi ve eserlerinin kendi cenahlarına çekildiğini, bu tartışmalar muvacehesinde İbn Kayyım’ın kabir ehli ile ilgili risalesinin ve Akhisarî’nin birçok eserinin İmam Birgivi’ye nispet edildiğini yazma tetkikleriyle ortaya koyuyor.
Kaylı’nın dikkat çektiği bir başka husus, 18. yüzyılda Batı düşüncesinin aydınlanma hareketi ile yükselişe geçmesi bağlamında, Reinhard Schulze örneğindeki bazı müelliflerin, Osmanlı Devleti’nde de eş zamanlı olarak benzer aydınlanma çabalarının olup olmadığı yönündeki sorgulamalarıdır. Bununla birlikte tez, Birgivî’nin düşüncesinin ve Kadızâdeliler hareketinin dinin bireyselleştirilmesi şeklinde değerlendirilmesinin ya da protestanvari bir okumaya tabi tutulmasının yanlış bir değerlendirme olacağını ve bu dolayımda İmam Birgivî’nin “sosyal aktivist” kimliğinin ön plana çıktığını vurguluyor.
Çalışmasında, Türkiye’deki tarih çalışmalarında çok fazla kullanılmayan kantitatif metodu kullanan Kaylı, yirmi yıllık aralıklarla İmam Birgivî’nin eserlerinin ne sıklıkla istinsah edildiğini grafikler eşliğinde istatistikî olarak ortaya koymaktadır. İstanbul’daki 10 yazma kütüphanede bulunan Birgivi’ye ait 1500 civarında kayıtlı eserden, yaklaşık 500’üne dayanarak araştırmasını tamamlayan Kaylı, bu çalışmanın neticesinde İmam Birgivî’ye nispet edilen 68 eserin 35’e düştüğünü de tespit ediyor.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ