İstanbul’un Yeni Yoksulluk ve Dışlanma Pratiklerine Ayazma’dan Bakmak

Özgür Sevgi Göral

24 Nisan 2010
De­ğer­len­dir­me: Gülnur Kılıçoğlu
 
Fran­sa’da EHESS Ta­rih ve Me­de­ni­yet Bö­lü­mü Os­man­lı ve Türk Ta­ri­hi dok­to­ra prog­ra­mı­na de­vam eden Öz­gür Sev­gi Gö­ral, ye­ni yok­sul­luk ve dış­lan­ma si­ya­se­ti­ni İs­tan­bul/Ayaz­ma sem­ti ör­ne­ği üze­rin­den an­lat­tı. Gö­ral’ın Tür­ki­ye ta­ri­hi, Tür­ki­ye’de­ki ka­dın ça­lış­ma­la­rı, yok­sul­luk ve dış­lan­ma pra­tik­le­ri­nin top­lu­mu na­sıl et­ki­le­di­ği üze­ri­ne ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı ya­yın­la­rı bu­lu­nu­yor.
Gö­ral, 1990’lı yıl­lar bo­yun­ca İs­tan­bul’da­ki kent­sel alan­da ya­şa­nan cid­di dö­nü­şü­mün en önem­li be­lir­le­yi­ci­le­rin­den bi­ri ola­rak Kürt gö­çü­ne işa­ret et­ti. Bu­ra­da­ki “et­nik” me­se­le­nin sis­te­ma­tik bir bi­çim­de göz ar­dı edi­lip aka­de­mik ça­lış­ma­la­rın içi­ne yer­leş­ti­ril­me­di­ği­ne dik­kat çek­ti. Gö­ral’a gö­re bu­nun bir se­be­bi, Kürt me­se­le­siy­le il­gi­li bü­tün top­lum­sal ve si­ya­sal olay­la­rın mu­az­zam bir bi­çim­de kri­mi­na­li­ze edil­me­si ve il­gi­li aka­de­mis­yen­le­rin “te­rör” pa­ra­dig­ma­sı için­de dam­ga­la­na­bil­me­si; bir di­ğer se­be­bi de “aka­de­mi­nin –et­nik de­ğil ama ba­kış açı­sı ola­rak kri­mi­na­li­ze– Türk­lü­ğü”.
Ala­nın­da ilk sa­yı­la­bi­le­cek bu ça­lış­ma­sı­nı Gö­ral, dört te­mel sa­ik­le ger­çek­leş­tir­miş:
1. Tür­ki­ye’de­ki kent ça­lış­ma­la­rın­da ço­ğun­luk­la bir­bi­ri­ne kar­şıt ve ket vu­ran şey­ler ola­rak ele alı­nan et­nik kö­ken, sı­nıf, cin­si­yet gi­bi fark­lı va­ro­luş bi­çim­le­ri­nin, ger­çek­ten bir­bi­ri­ni dış­la­yan mı yok­sa bir­bi­ri­ni ku­ran, bes­le­yen, çe­liş­ki­ler oluş­tu­ran kav­ram set­le­ri mi ol­du­ğu­na Ayaz­ma ör­ne­ğin­den bak­mak.
2. İs­tan­bul’un ge­ce­kon­du böl­ge­le­rin­de­ki kent­sel dö­nü­şüm pro­je­le­ri­nin ya­rat­tı­ğı “ye­ni kent­sel tut­sak­lık/ka­pa­tıl­ma” bi­çim­le­ri­ni an­la­mak.
3. 90’la­rdaki Kürt gö­çü­nün po­li­tik ve kent­sel so­nuç­la­rı­nı, İs­tan­bul’u na­sıl de­ğiş­tir­di­ği­ni, ye­ni ve fark­lı kav­ram­sal kar­şıt­lık­la­rı na­sıl or­ta­ya koy­du­ğu­nu in­ce­le­mek.
4. Kürt göç­men­le­rin bu­na ver­dik­le­ri ce­vap­la­rı tes­pit et­mek.
Gö­ral’ın tas­vi­riy­le Ayaz­ma, İki­tel­li’de Ata­türk Olim­pi­yat Sta­dı’na ba­kan bir te­pe­lik­te­ki ge­ce­kon­du ma­hal­le­si ve kent­sel dö­nü­şüm hi­kâ­ye­si de sta­dın in­şa­sıy­la baş­lı­yor. Ayaz­ma iki böl­ge­den olu­şu­yor: Bi­ri, 60’lar, 70’ler ve 80’ler­de da­ha zi­ya­de Ka­ra­de­niz­li­le­rin gö­çüy­le olu­şan 3-4 bin nü­fus­lu Te­pe­üs­tü; di­ğe­ri, 90’lar­da­ki göç­le ku­ru­lan ve %90’ı Kürt olan yak­la­şık 3 bin nü­fus­lu Ayaz­ma. Ayaz­ma ha­va­sıy­la, için­den akan ne­hir­le yem­ye­şil ve çok gü­zel bir ma­hal­le. An­cak sağ­lık oca­ğı, ban­ka­sı, pos­ta­ne­si, oku­lu ol­ma­yan; en ya­kın ula­şım ara­cı­nın 1,5 ki­lo­met­re öte­de ol­du­ğu bir yer. Gün­de­li­ğe gi­den genç­le­rin dı­şın­da ka­dın­la­rın ço­ğu dı­şa­rı­da ça­lış­mı­yor, çok az pa­ra­ya ev­de par­ça ba­şı iş ya­pı­yor­lar. Er­kek­le­rin hep­si en­for­mel sek­tör­de ça­lı­şı­yor, hiç­bir sos­yal gü­ven­ce­si ol­ma­dan. Bu­ra­da ta­ma­men “nö­bet­le­şe yok­sul­luk” de­nen bir örün­tü söz­ko­nu­su. Eği­tim, sağ­lık gi­bi ka­mu­sal hak­la­rın da ör­se­le­ne­rek ve hır­pa­la­na­rak ve­ril­di­ği bir yer.
1990’lar­da Tür­ki­ye’nin Gü­ney­do­ğu’sun­da ya­şa­nan ça­tış­ma or­ta­mın­da, dev­le­tin ra­kam­la­rı­na gö­re 300 ila 450 bin, STK’la­ra gö­re ise 2 ila 3 mil­yon Kürt yurt­taş ya­şa­dı­ğı yer­le­ri terk et­mek zo­run­da kal­dı. İş­te Ayaz­ma’da­ki ai­le­le­rin bir bö­lü­mü kö­yü ya­kı­lıp da ge­len­ler, di­ğer bir bö­lü­mü ise ça­tış­ma­lar böl­ge­de­ki mev­cut eko­no­mi­yi or­ta­dan kal­dı­rın­ca göç et­mek zo­run­da ka­lan­lar –ki bu ikin­ci gru­bun gö­çü, ya­sal mev­zu­at çer­çe­ve­sin­de “gö­nül­lü göç” ka­bul edi­li­yor. İlk mağ­du­ri­ye­ti zo­run­lu göç­le İs­tan­bul’a ge­le­rek ya­şa­yan Ayaz­ma­lı­lar, ikin­ci mağ­du­ri­ye­ti de Ayaz­ma’nın kent­sel dö­nü­şüm çer­çe­ve­sin­de yı­kıl­ma­sı ne­de­niy­le TO­Kİ’nin yap­tır­dı­ğı Be­zir­gan­bah­çe Top­lu Ko­nut­la­rı’na gi­de­rek ya­şı­yor­lar. Ta­pu­su ve­ya ta­pu tah­sis bel­ge­si olan­la­ra bel­li bir mik­tar pa­ra ve­ri­li­yor. Al­dık­la­rı pa­ra pe­şi­na­ta sa­yı­lı­yor, ge­ri­si­ni öde­ye­me­dik­le­rin­de ev­ler­den çı­ka­rı­lı­yor­lar. Ki­ra­cı­la­rın ise za­ten hiç­bir hak­kı yok.
Gö­ral’ın vur­gu­la­dı­ğı bir hu­sus dik­kat çe­ki­ci: Tür­ki­ye’de­ki kent­sel dö­nü­şüm pro­je­le­ri­nin dün­ya­nın ge­ri ka­la­nın­dan –sa­de­ce Ba­tı’dan de­ğil Hin­dis­tan’dan, Bang­la­deş’ten– far­kı, o ma­hal­le­ler­de ya­şa­yan­la­rın hiç­bir aşa­ma­da fik­ri­nin alın­ma­ma­sı… Oy­sa ev ba­sit­çe bir ev de­ğil­dir, bir ev­den atıl­mak da ba­sit­çe bir ev­den atıl­mak de­ğil­dir. Bu in­san­la­rın için­de va­rol­duk­la­rı bü­tün bir eko­no­mik, si­ya­sal, kül­tü­rel da­ya­nış­ma iliş­ki­le­ri­ni ve an­lam dün­ya­la­rı­nı yı­kı­yor­su­nuz; on­la­rı ayak­ta tu­tan da­ya­nış­ma ağ­la­rı­nı or­ta­dan kal­dı­rı­yor­su­nuz. Bu in­san­lar gi­der­ken ay­nı ye­re, ol­maz­sa ya­kın ma­hal­le­le­re git­me­ye ça­lı­şı­yor­lar. Fa­kat as­la Ayaz­ma’da­ki gi­bi ol­mu­yor. On­lar için Ayaz­ma, “yi­tik bir cen­net”; İs­tan­bul’un on­la­rı bağ­rı­na ba­san, on­la­rın son de­re­ce trav­ma­tik bir göç­ten ötü­rü ya­ra­la­rı­nı sa­ran tek ye­ri. Kent­sel dö­nü­şüm pro­je­si­ne bu yüz­den mu­az­zam bir nef­ret du­yu­yor­lar. “TO­Kİ İs­ra­il, biz Fi­lis­tin” re­to­ri­ği dö­nü­yor hep.
Dış­lan­ma ko­nu­sun­da Gö­ral şu hu­sus­la­ra vur­gu ya­pa­rak ko­nuş­ma­sı­nı son­lan­dır­dı: Es­ki­den dev­le­tin res­mî söy­le­mi­ne gö­re, Kürt yok­tu, he­pi­miz Türk’tük; on­lar “dağ­lar­da yü­rü­yen, kart-kurt se­si çı­ka­ran in­san­lar”dı. Şim­di dev­let Kürt­le­rin var­lı­ğı­nı ka­bul et­ti. Ama ye­ni bir ırk­çı ta­nı­ma bi­çi­mi or­ta­ya çı­kı­yor; Cenk Sa­ra­çoğ­lu’nun kav­ram­sal­laş­tır­ma­sıy­la “ta­nı­ya­rak dış­la­ma” söz­ko­nu­su ve bu çok da­ha teh­li­ke­li… Bu in­san­lar sa­de­ce gün­de­lik dış­lan­ma ve aşa­ğı­lan­ma pra­tik­le­ri­ne ma­ruz ka­lan “za­val­lı öz­ne­ler” de­ğil­ler. Şe­hir­de çok tu­haf bir im­kân­sız alan ya­ra­tı­yor­lar ken­di­le­ri­ne. O alan ka­yıp duy­gu­suy­la, ağıt­la, acıy­la, ama ay­nı za­man­da bir iti­raz­la, mü­ca­de­le et­mey­le, öf­key­le örü­lü­yor ve bü­tün bu duy­gu­la­rın bi­ri­ki­min­den ye­ni ve kent­li bir Kürt­lük or­ta­ya çı­kı­yor.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.