- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 73 YIL: 2010
- Sivil Toplum Kuruluşlarında Yönetim ve Yönetişim
Sivil Toplum Kuruluşlarında Yönetim ve Yönetişim
Barış Görgüç
Sivil Toplum Kuruluşlarında Yönetim ve Yönetişim
Barış Görgüç
22 Mayıs 2010
Değerlendirme: Melih Torlak
Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği (MOBSAD) Genel Sekreteri Barış Görgüç, “Sivil Toplum Kuruluşları’nda (STK) Yönetim ve Yönetişim” konulu söyleşisine STK’ların tanımı ile başladı. Bu tür kuruluşların aslında yeni olmadığını, kendi tarihimizde Ahîlik gibi kuruluşların bulunduğunu sözlerine ekledi. Bugüne kadar Türkiye’de kurulan dernek sayısının 215.560, hâlen faal olanların sayısının 84.594, İstanbul’da yer alanların sayısının ise 17.285 olduğunu ifade eden Görgüç, amaç ve işlevlerine göre STK’ları şu şekilde sıraladı:
• Makro ekonomik amaçlı olanlar,
• Belirli ekonomik grup ve mesleklerin sözcüleri olanlar,
• Yardımlaşma ve dayanışma amaçlı olanlar,
• Doğa, çevre, hayvan, kültürel varlıklar gibi alanlarda ihtisaslaşanlar,
• Eğitim, sağlık, hukuk gibi alanlarda uzmanlaşanlar.
Görgüç’e göre “yönetim”, değişmekte olan çevre koşullarında kıt kaynakları verimli kullanarak işletmenin amaçlarına etkin bir şekilde ulaşmak için başkalarıyla işbirliği yapmak anlamına gelirken; “yönetişim” çoğulculuğa dayanan, birlikte yönetim ve üretimin esas alındığı bir kavramdır. Yönetim daha dar kapsamlı iken, yönetişim gönüllü kuruluşları da içine aldığı için kapsam bakımından daha geniştir. Yönetim tepeden inmeci iken, yönetişim farklı sistemleri yönlendirmeyi esas alır. Yönetim daha sert, yönetişim ise daha katılımcı ve esnektir. STK ve yöneticileri için yönetişimin bazı ilkeleri mevcuttur:
• Toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutmak,
• Finansal olarak başkalarına bağımlı hâle getirecek bağlantılardan kaçınmak,
• Tarafsız olmak,
• Hesap verebilir olmak,
• Şeffaf olmak,
• Açık ve dürüst olmak,
• (Yukarıda ifade edilen tüm ilkeleri) yaşayarak örnek olmak.
Dünyadaki ve Türkiye’deki örneklerden hareketle Görgüç söyleşisini şöyle sürdürdü: Küresel STK’lara örnek olarak Greenpeace, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF), Sınır Tanımayan Doktorlar, Soros Vakfı ve Bill&Melinda Gates Vakfı verilebilir. Ancak politik ve iktisadî konularda öne çıkan söylem ve davranışları sebebiyle bu kuruluşları sadece sivil toplum kuruluşları olarak görmek pek mümkün değil.
Ülkemizde STK’lar çeşitli yazarlar tarafından “kirlenmiş bir kavram”, “oryantalist bir kavram”, “uluslararası siyasetin ‘fetiş’ kavramı” olarak nitelendiriliyor. Türkiye’deki STK’lar değişik kategoriler altında şu şekilde örneklendirilebilir: TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, TÜMSİAD; TOBB, İSO, İTO, ATO, DENSO; Bakkallar Federasyonu, Alışveriş Merkezleri ve Perakendecileri Derneği; Türkiye Bankalar Birliği, Barolar Birliği; İnsan Hakları Derneği, Genç Siviller Hareketi, MAZLUMDER, İHH; KALDER; TÜRK-İŞ, DİSK; LASİAD, BUİKAD; KAGİDER, ÇYDD, TED. Bu kuruluşların hepsinin özünde belirli insan gruplarının haklarını korumak sözkonusu; ancak uygulamada iç ve dış politik etkenler oldukça baskın.
Öte yandan Bilim ve Sanat Vakfı, Sabancı Vakfı, Ehl-i Beyt Vakfı, TEV, LÖSEV, TEMA vb. STK olarak ifade edilebilecek vakıf ve derneklere birer örnek. Meslek grubu olarak faaliyette bulunan STK’lar arasında ise Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR), Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD), Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), Otomotiv Sanayi Derneği (OSD), Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) ve MOBSAD sıralanabilir. Bu kuruluşların etkinlikleri, değişik alanlardaki “güç”leri çerçevesinde şekillenmektedir. Mesela yan sanayisiyle birlikte 200-250 bin civarında çalışanı ve büyük miktarda yaptığı vergi ödemeleri ile GİSBİR, hükümet ve çevredeki kuruluşlar ile olan ilişkilerinde güçlü bir rol alabilmektedir.
Genel sekreterliğini yaptığı MOBSAD’ın görece küçük olmakla birlikte Türkiye mobilya üreticilerinin %80’inin bu derneğe dâhil olduğunu ifade eden Görgüç, işe ilk başladığında maaşını alamayacak durumda olduğuna ama yapılan çalışmalar sonucunda kısa sürede dergi ve katalog basımından fuar katılımlarına kadar birçok işi yapar hâle geldiklerine dikkat çekti.
Sonuç olarak;
• STK, dünyada ve Türkiye’de yeni değildir, yeni anlamlar yüklenmiştir.
• Hiçbir STK, tabiatı gereği tam bağımsız ol(a)maz.
• İletişim ve etkileşim her STK için vazgeçilmezdir.
• Her STK, özünde bir lobi örgütüdür.
• Her STK, yönetimden yönetişime geçemez.
• Yönetimden yönetişime geçiş, STK’ların etkinliğini artırır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ