- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 64 YIL: 2007
- SAM Şiir Akşamları
SAM Şiir Akşamları
Sezai Karakoç
31 Mayıs 2007
Değerlendirme: Vahide Ulusoy
Sanat, mutlak yaratma gücünün insan elindeki taklididir. Cumhuriyet sonrası şiirimiz mutlakla bağını sıkı tutmaya gayret ediyordu. Necip Fazıl, Ahmet Hamdi gibi şairler bunun en iyi örnekleri. Zamanla şiir evrimleşti ve insan merkeze oturmaya başladı. Artık soyut kavramlar; ölüm, aşk, Tanrı gibi ebedi sorular yerlerini evrende insana bıraktı. Şimdi okur her yönüyle yaşamaktan haber alacaktır. Karakoç’un dediği gibi “(Ben)in en küçük davranışı bile büyük bir haber gibidir. Yaşama vardır ve önemlidir, ama bir haber olarak. Neyin haberi? Bunu şair de bilmez.”
Türk şiirini aynı dönemde birlikte omuzlayan ellili yılların genç şairleri dilin sunduğu imkânları aşma konusunda uyumluydular. Kelimeler resim çiziyor, geçmişten bugüne bilmediğimiz evrenler taşıyor yahut bir küçük insanın hayatı sezdiren, hayattan yeni haberler getiren davranışlarını gösteriyordu. Bu yolla okur hayata dokunuyordu. Sezai Karakoç’un şiirini okuyan biri de Hızır’a dokunabiliyor. Soluğuna sayı biçilmeyen bu kahraman bugün hâlâ Türkçede yaşayabiliyorsa bu Sezai Karakoç sayesindedir. Sezai Karakoç içine doğduğu kültürün sözlü geleneğini bugüne taşıyarak yeniden yaratmıştır. Hızır artık modern bir kentte modern insanın sıkışmışlıklarını tanıyor. Biz de Hızır’ın asfalt yollarımızda yürüdüğünü, badanalı evlerimizde yaşadığını, bize tarihimizden kokular getirdiğini biliyoruz. Hızır’a dokunabiliyoruz. Çünkü Sezai Karakoç onu dilimizde ve bilinçaltımızda yaşadığı efsanevi kimliğiyle yeniden yaratmıştır. Musa, Taha hatta Mona Rosa da aynı gibidir.
Karakoç uzun şiirlerinde, bizi toplumsal kaygılara hatta toplumda kendisi olarak var olmaya çalışan dindar bir insanın kaygılarına dokundururken kurduğu dilde bir gedik belirmeye başlıyor. Bu şiirlerde dil bizi bildiğimiz tanıdığımız bir yola çıkarmaya devam ediyor. Dilin sunduğu imkânlar içinde kıvranmaya devam ediyor ve onu aşmak için şairin kısa şiirlerinde ortaya koyduğu çıtanın altına düşüyoruz. Saf şiirden uzaklaştığını düşünmekle beraber burada şairin Türk diline, şiirine ve hatta kültürel bütünlüğüne yaptığı katkıyı da anmanın faydasına inanıyoruz. Şair uzun şiirlerinde sözlü geleneği yeniden yaratmış ve modern insanı bu gelenekle bütünleştirmeyi denemiştir.
Bize Karakoç şiirinin çıtasını gösterdiği ilk şiirleri ise Türkçenin en iyi örnekleri olmayı hâlâ sürdürüyor ve ileride de sürdürecek. Karakoç’u var eden kaygıları ve gayeleri en iyi yolla önümüze koyan şiirlerdir bunlar. Sezai Karakoç şiirinden bahsetmemizi sağlayan bu gaye ve kaygılar onu aynı zamanda diğer şairlerden ayırır. Bahsettiğimiz ayrımı Karakoç’un Necip Fazıl için öne sürdüğü ayrımda anlayabiliriz. Necip Fazıl’ı değerlendirirken onun dönemindeki yerli yabancı diğer şairlerden en önemli farkının metafizik bunalımları olduğunu söylüyor. Varoluş sıkıntısını öte dünyadan gelen ve yine o dünyayı sorgulayan bakışıyla aşmaya çalışır. Süregelen bir metafizik bağlantı daima vardır. İster cevap bulmak için ister kıyısına varıp ayaklarımızı serin sularına değdirmek için ister varlığımızı o bağlantıda yeniden tazelemek için olsun. (Cevap bulmak şiirin yolu olmasa da bu şekilde kullanılabildiği için zikrediyorum.) Mutlak’la aradaki sınırı zorlayan bu bağlantı Sezai Karakoç’ta da yine onu diğerlerinden ayıran bir özellik olarak vakidir.
İkinci Yeni’yi meydana getiren şairlerin aynı olmasa da benzer şiir algıları vardır. Örneğin dili aşma konusunda hemen hemen aynı gayreti sarf ederler. Her biri kendilerine has dillerini kurarken dilin gündelik sınırlarını aşar. Fakat şiirin -en vurucu ve esaslı haliyle- salt yaşamaktan haber vermesiyle “aşk, hürriyet, yaşayış ve ölüm gibi varolmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele ve absürde bulanmış (Mutlak)ı zaptetme” arasında teberrüz eden bir ayrım vardır. Bu ayrım ölümün altını insanın yaşamasını yeniden vurgulamak için çizmekle, onu insanın içinde bulunduğu sınırları aşma amacıyla zikretmek arasındaki fark gibidir.
Karakoç’u yukarıda bahsettiğimiz, aslında kendisinin ortaya koyduğu poetikasıyla ve elbette şiirleriyle Mayıs ayında BSV Sanat Araştırmaları Merkezi Şiir Akşamlar’ında konu/k ettik. Şairlerimizin Türk şiirindeki yerini anlamaya bir adım daha yaklaşmayı niyetlendiğimiz programlarımızda bu kez Sezai Karakoç’un modern Türk şiirine ve Türkçeye katkılarını andık.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ