SAM Şiir Akşamları

Sezai Karakoç
 
31 Mayıs 2007               
De­ğer­len­dir­me: Vahide Ulusoy
 
Sa­nat, mut­lak ya­rat­ma gü­cü­nün in­san elin­de­ki tak­li­di­dir. Cum­hu­ri­yet son­ra­sı şi­i­ri­miz mut­lak­la ba­ğı­nı sı­kı tut­ma­ya gay­ret edi­yor­du. Ne­cip Fa­zıl, Ah­met Ham­di gi­bi şa­ir­ler bu­nun en iyi ör­nek­le­ri. Za­man­la şi­ir ev­rim­leş­ti ve in­san mer­ke­ze otur­ma­ya baş­la­dı. Ar­tık so­yut kav­ram­lar; ölüm, aşk, Tan­rı gi­bi ebe­di so­ru­lar yer­le­ri­ni ev­ren­de in­sa­na bı­rak­tı. Şim­di okur her yö­nüy­le ya­şa­mak­tan ha­ber ala­cak­tır. Ka­ra­koç’un de­di­ği gi­bi “(Ben)in en kü­çük dav­ra­nı­şı bi­le bü­yük bir ha­ber gi­bi­dir. Ya­şa­ma var­dır ve önem­li­dir, ama bir ha­ber ola­rak. Ne­yin ha­be­ri? Bu­nu şa­ir de bil­mez.”
Türk şi­i­ri­ni ay­nı dö­nem­de bir­lik­te omuz­la­yan el­li­li yıl­la­rın genç şa­ir­le­ri di­lin sun­du­ğu im­kân­la­rı aş­ma ko­nu­sun­da uyum­luy­du­lar. Ke­li­me­ler re­sim çi­zi­yor, geç­miş­ten bu­gü­ne bil­me­di­ği­miz ev­ren­ler ta­şı­yor ya­hut bir kü­çük in­sa­nın ha­ya­tı sez­di­ren, ha­yat­tan ye­ni ha­ber­ler ge­ti­ren dav­ra­nış­la­rı­nı gös­te­ri­yor­du. Bu yol­la okur ha­ya­ta do­ku­nu­yor­du. Se­zai Ka­ra­koç’un şi­i­ri­ni oku­yan bi­ri de Hı­zır’a do­ku­na­bi­li­yor. So­lu­ğu­na sa­yı bi­çil­me­yen bu kah­ra­man bu­gün hâ­lâ Türk­çe­de ya­şa­ya­bi­li­yor­sa bu Se­zai Ka­ra­koç sa­ye­sin­de­dir. Se­zai Ka­ra­koç içi­ne doğ­du­ğu kül­tü­rün söz­lü ge­le­ne­ği­ni bu­gü­ne ta­şı­ya­rak ye­ni­den ya­rat­mış­tır. Hı­zır ar­tık mo­dern bir kent­te mo­dern in­sa­nın sı­kış­mış­lık­la­rı­nı ta­nı­yor. Biz de Hı­zır’ın as­falt yol­la­rı­mız­da yü­rü­dü­ğü­nü, ba­da­na­lı ev­le­ri­miz­de ya­şa­dı­ğı­nı, bi­ze ta­ri­hi­miz­den ko­ku­lar ge­tir­di­ği­ni bi­li­yo­ruz. Hı­zır’a do­ku­na­bi­li­yo­ruz. Çün­kü Se­zai Ka­ra­koç onu di­li­miz­de ve bi­lin­çal­tı­mız­da ya­şa­dı­ğı ef­sa­ne­vi kim­li­ğiy­le ye­ni­den ya­rat­mış­tır. Mu­sa, Ta­ha hat­ta Mo­na Ro­sa da ay­nı gi­bi­dir.
Ka­ra­koç uzun şi­ir­le­rin­de, bi­zi top­lum­sal kay­gı­la­ra hat­ta top­lum­da ken­di­si ola­rak var ol­ma­ya ça­lı­şan din­dar bir in­sa­nın kay­gı­la­rı­na do­kun­du­rur­ken kur­du­ğu dil­de bir ge­dik be­lir­me­ye baş­lı­yor. Bu şi­ir­ler­de dil bi­zi bil­di­ği­miz ta­nı­dı­ğı­mız bir yo­la çı­kar­ma­ya de­vam edi­yor. Di­lin sun­du­ğu im­kân­lar için­de kıv­ran­ma­ya de­vam edi­yor ve onu aş­mak için şa­i­rin kı­sa şi­ir­le­rin­de or­ta­ya koy­du­ğu çı­ta­nın al­tı­na dü­şü­yo­ruz. Saf şi­ir­den uzak­laş­tı­ğı­nı dü­şün­mek­le be­ra­ber bu­ra­da şa­i­rin Türk di­li­ne, şi­i­ri­ne ve hat­ta kül­tü­rel bü­tün­lü­ğü­ne yap­tı­ğı kat­kı­yı da an­ma­nın fay­da­sı­na ina­nı­yo­ruz. Şa­ir uzun şi­ir­le­rin­de söz­lü ge­le­ne­ği ye­ni­den ya­rat­mış ve mo­dern in­sa­nı bu ge­le­nek­le bü­tün­leş­tir­me­yi de­ne­miş­tir.
Bi­ze Ka­ra­koç şi­i­ri­nin çı­ta­sı­nı gös­ter­di­ği ilk şi­ir­le­ri ise Türk­çe­nin en iyi ör­nek­le­ri ol­ma­yı hâ­lâ sür­dü­rü­yor ve ile­ri­de de sür­dü­re­cek. Ka­ra­koç’u var eden kay­gı­la­rı ve ga­ye­le­ri en iyi yol­la önü­mü­ze ko­yan şi­ir­ler­dir bun­lar. Se­zai Ka­ra­koç şi­i­rin­den bah­set­me­mi­zi sağ­la­yan bu ga­ye ve kay­gı­lar onu ay­nı za­man­da di­ğer şa­ir­ler­den ayı­rır. Bah­set­ti­ği­miz ay­rı­mı Ka­ra­koç’un Ne­cip Fa­zıl için öne sür­dü­ğü ay­rım­da an­la­ya­bi­li­riz. Ne­cip Fa­zıl’ı de­ğer­len­di­rir­ken onun dö­ne­min­de­ki yer­li ya­ban­cı di­ğer şa­ir­ler­den en önem­li far­kı­nın me­ta­fi­zik bu­na­lım­la­rı ol­du­ğu­nu söy­lü­yor. Va­ro­luş sı­kın­tı­sı­nı öte dün­ya­dan ge­len ve yi­ne o dün­ya­yı sor­gu­la­yan ba­kı­şıy­la aş­ma­ya ça­lı­şır. Sü­re­ge­len bir me­ta­fi­zik bağ­lan­tı dai­ma var­dır. İs­ter ce­vap bul­mak için is­ter kı­yı­sı­na va­rıp ayak­la­rı­mı­zı se­rin su­la­rı­na değ­dir­mek için is­ter var­lı­ğı­mı­zı o bağ­lan­tı­da ye­ni­den ta­ze­le­mek için ol­sun. (Ce­vap bul­mak şi­i­rin yo­lu ol­ma­sa da bu şe­kil­de kul­la­nı­la­bil­di­ği için zik­re­di­yo­rum.) Mut­lak’la ara­da­ki sı­nı­rı zor­la­yan bu bağ­lan­tı Se­zai Ka­ra­koç’ta da yi­ne onu di­ğer­le­rin­den ayı­ran bir özel­lik ola­rak va­ki­dir.
İkin­ci Ye­ni’yi mey­da­na ge­ti­ren şa­ir­le­rin ay­nı ol­ma­sa da ben­zer şi­ir al­gı­la­rı var­dır. Ör­ne­ğin di­li aş­ma ko­nu­sun­da he­men he­men ay­nı gay­re­ti sarf eder­ler. Her bi­ri ken­di­le­ri­ne has dil­le­ri­ni ku­rar­ken di­lin gün­de­lik sı­nır­la­rı­nı aşar. Fa­kat şi­i­rin -en vu­ru­cu ve esas­lı ha­liy­le- salt ya­şa­mak­tan ha­ber ver­me­siy­le “aşk, hür­ri­yet, ya­şa­yış ve ölüm gi­bi va­rol­ma­nın di­na­mit­len­di­ği nok­ta­lar­da­ki tra­jik es­pri­yi, ir­ras­yo­ne­le ve ab­sür­de bu­lan­mış (Mut­lak)ı zap­tet­me” ara­sın­da te­ber­rüz eden bir ay­rım var­dır. Bu ay­rım ölü­mün al­tı­nı in­sa­nın ya­şa­ma­sı­nı ye­ni­den vur­gu­la­mak için çiz­mek­le, onu in­sa­nın için­de bu­lun­du­ğu sı­nır­la­rı aş­ma ama­cıy­la zik­ret­mek ara­sın­da­ki fark gi­bi­dir. 
Ka­ra­koç’u yu­ka­rı­da bah­set­ti­ği­miz, as­lın­da ken­di­si­nin or­ta­ya koy­du­ğu po­eti­ka­sıy­la ve el­bet­te şi­ir­le­riy­le Ma­yıs ayın­da BSV Sa­nat Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi Şi­ir Ak­şam­lar’ın­da ko­nu/k et­tik. Şa­ir­le­ri­mi­zin Türk şi­i­rin­de­ki ye­ri­ni an­la­ma­ya bir adım da­ha yak­laş­ma­yı ni­yet­len­di­ği­miz prog­ram­la­rı­mız­da bu kez Se­zai Ka­ra­koç’un mo­dern Türk şi­i­ri­ne ve Türk­çe­ye kat­kı­la­rı­nı an­dık.       

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.