Mecid Mecidi’nin “Serçelerin Şarkısı” Filminin Setinde Bir Hafta

SAM Özel Etkinlik
 
14-21 Haziran 2007       
De­ğer­len­dir­me: Ayşe Pay
 
Set tü­müy­le baş­tan in­şa edil­miş. Yak­la­şık iki ay­da eviy­le, so­kak­la­rıy­la, ade­ta kü­çük bir ma­hal­le ku­rul­muş. Tak­ri­ben el­li ki­şi­ler set­te. Çe­kim­ler top­lam­da dört ay sü­re­cek­miş. Me­ci­di oyun­cu­lar­la bi­re­bir il­gi­le­ni­yor ve oyun­cu­la­ra oyun­la­rı­nı ve­ri­yor. Za­man za­man yar­dım­cı­la­rı da oyun ve­ri­yor ama bir prob­lem ol­du­ğun­da he­men Me­ci­di dev­re­ye gi­ri­yor. Sa­nat yö­net­me­ni çok ak­tif. (Sa­nat yö­net­me­ni, de­kor, kos­tüm se­çi­min­de ön­ce­lik­le se­nar­yo­yu oku­yup zih­nin­de ta­sav­vur edi­yor­muş. Ar­dın­dan da seç­ti­ği ak­se­su­ar, kos­tüm ya­hut de­ko­ru yö­net­men­le pay­la­şı­yor­muş. Yö­net­men­den onay al­dı­ğın­da da se­çim­le­ri­ni uy­gu­la­ma­ya ko­yu­yor­muş.) Her sah­ne­de mü­da­hil gö­rü­nü­yor sa­nat yö­net­me­ni; her şey­de eli var gi­bi. Oyun­cu­nun kı­ya­fe­tin­den sa­çı­nın ıs­lak­lı­ğı­na, sır­tı­na dü­şen kö­pü­ğe va­ra­na ka­dar il­gi­le­ni­yor. Set­te de­kor uy­gu­la­ma­sı çok ba­şa­rı­lı; me­kân ya­şı­yor, ya­şa­nı­yor ha­va­sı­na bü­rün­dü­rül­müş. Renk­ler çok gü­zel. Evin, me­kâ­nın içe­ri­sin­de bir­çok renk­li­lik mev­cut ama bir har­mo­ni sağ­lan­mış bu renk­li­lik içe­ri­sin­de de.
Se­tin üze­ri­ne be­yaz bir ör­tü ge­ril­miş. Bu ör­tü ışı­ğı kı­ra­rak öğ­len ışı­ğın­da bi­le ça­lış­ma­yı ko­lay­laş­tı­rı­yor, da­ha iyi bir ışık sağ­lı­yor. İç me­kân­da ise evin ta­va­nı ta­ma­mıy­la ka­pa­lı de­ğil, kıs­men açık bı­ra­kıl­mış gün ışı­ğın­dan fay­da­lan­mak adı­na.
 
Ses Yö­net­me­ni Ye­dul­lah Ne­ce­fi ile,
16 Ha­zi­ran 2007 Cu­mar­te­si
Ses sah­ne­de alın­ma­lı. Bi­zim oyun de­di­ği­miz şey iki un­sur­dan olu­şur: gö­rün­tü ve ses.
Se­sin do­ğal­lı­ğı, tit­re­şi­mi, uyu­mu çok önem­li. Bu yüz­den eş­za­man­lı ses­len­dir­me önem­li. Stüd­yo, dub­laj as­la sah­ne­de­ki se­si ver­mez, oyu­nun bü­tün gü­zel­li­ği o ses­te­dir. Özel­lik­le ama­tör oyun­cu­lar­da dub­laj­dan ka­çı­nıl­ma­lı. Ör­ne­ğin Kia­rüs­te­mi as­la dub­laj­lı ça­lış­mı­yor; Dev­rim ön­ce­si o ka­dar zor­lu­ğa rağ­men ter­ci­hi yi­ne ay­nıy­dı.
Ha­zır gör­dü­ğü­müz film­de ses üç bö­lüm­dür: di­ya­log, efekt, mü­zik. Be­nim işim di­ya­log; efekt­le­rin ço­ğu­nu da ben kay­de­di­yo­rum. Mik­saj, mü­zik, di­ya­log ve efek­ti bir­leş­ti­ri­yor.
 
Se­na­rist ve Sa­nat Da­nış­ma­nı
Mih­ran Ka­şa­ni ile,

17 Ha­zi­ran 2007 Pa­zar
Me­ci­di’nin dün­ya gö­rü­şün­de tak­di­rin ye­ri çok faz­la. Kah­ra­man bir im­ti­han­la kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğun­da ge­nel­de te­pe açı­sı kul­lan­dık. Yir­mi gün bo­yun­ca onar sa­at Me­ci­di’nin se­nar­yo­su üze­ri­ne ko­nuş­tuk ve iki­mi­zin de ho­şu­na gi­den bir ça­lış­ma çık­tı iki yüz sa­at so­nun­da.
Se­nar­yo­da mer­kez­de olan oyun­cu de­ğil; Me­ci­di’nin ka­fa­sın­da ön­ce­lik­le me­saj var. Da­ha son­ra oyun­cu­lar ve olay-ko­nu ge­li­yor. Fil­min ko­nu­sun­dan baş­lı­yo­rum se­nar­yo­ya, ko­nuy­la il­gi­li in­san­la­rı ta­nı­ma­ya ça­lı­şı­yo­rum ön­ce­lik­le…
Me­ci­di’nin ba­na ilk gös­ter­di­ği se­nar­yo­da me­saj ay­nıy­dı, tak­dir mer­kez­dey­di. Hi­kâ­ye, ma­ce­ra­lar, olay­lar ise ta­ma­men de­ğiş­ti. Her in­san özel, ru­hî ve bi­rey­sel tec­rü­be­le­re sa­hip­tir. Bu tec­rü­be­ler­den ka­lan şey­ler olay­lar üze­rin­de ken­di­ni gös­te­rir bir şe­kil­de. De­ği­şim­le il­gi­li du­rum­lar­da Me­ci­di sü­rek­li ken­di tec­rü­be­le­rin­den söz edi­yor, bun­lar üze­rin­den bir şey­ler çı­ka­rı­yor­du. Ben dra­ma­tur­ji­si­ni yap­tım di­ye­bi­li­rim se­nar­yo­nun as­lın­da.
Mo­dern ha­yat­la il­gi­li uyum­suz­luk­lar or­ta­ya çık­tı­ğın­da öy­kü or­ta­ya çı­kar. Her şe­yin iyi ol­du­ğu, yok­lu­ğun ol­ma­dı­ğı yer­de öy­kü ol­maz. “Her şey dü­zen­li ol­du­ğun­da çok bü­yük bir yok­luk or­ta­ya çı­kar ve o yok­lu­ğun yok­lu­ğu­dur, az­lı­ğın, ye­ter­siz­li­ğin ol­du­ğu yer­dir” der Sar­tre. Al­lah’a şük­ret­me­li­yiz ki dün­ya yok­sun­luk­la­rın ol­du­ğu bir yer­dir. Me­se­la cen­net­te an­la­ta­cak bir öy­kü­müz ol­ma­ya­cak.
Sa­nat Yö­net­me­ni As­gar Ne­jat İma­ni ile,
18 Ha­zi­ran 2007 Pa­zar­te­si
On beş yıl­dır pro­fes­yo­nel ola­rak bu işi ya­pı­yo­rum. Fark­lı tür­de film­ler var ça­lış­ma­la­rı­mın için­de, ta­ri­hi film­ler, po­li­si­ye film­ler…
Sah­ne dü­zen­le­me­si­nin en önem­li ya­nı se­nar­yo ya­zı­lır­ken or­ta­ya çı­kar. Bu es­na­da yan­lış yö­ne de gi­de­bi­lir­si­niz doğ­ru yö­ne de.
Hi­kâ­ye ve de­kor bir­bi­ri­ni ta­mam­la­ma­lı­dır, sı­kı bir iliş­ki içe­ri­sin­de ol­ma­lı­dır. Ede­bi­yat gi­bi, öy­kü ya­zı­mı gi­bi. Hi­kâ­ye­yi doğ­ru yan­sı­tır­sa­nız o sah­ne de ken­di ken­di­ni oluş­tu­ra­cak­tır.
Yö­net­men ve se­na­rist­le uzun uzun ko­nu­şu­yo­ruz ilk el­den. Ba­zen gö­rüş be­lir­ti­yo­ruz, şu me­kân­da ola­bi­lir, şöy­le ola­bi­lir di­ye. Şu dört un­sur üze­ri­ne dü­şü­nü­yo­ruz:
1. Me­kân
2. Renk
3. Ay­rın­tı­lar
4. Ka­me­ra açı­la­rı
Renk­ler bi­za­ti­hi ne iyi ne kö­tü­dür. Siz onu an­lam­lan­dı­rı­yor­su­nuz. Her fil­min bir ren­gi var, bu­nu yö­net­men­le ka­rar­laş­tı­rı­yo­ruz.
Yer­li olan her şey ev­ren­sel ola­bi­lir as­lın­da. Bir Kı­zıl­de­ri­li, Kı­zıl­de­ri­li ol­du­ğun­da ev­ren­sel­dir, öbür tür­lü söy­le­ye­cek bir şe­yi kal­maz. Bü­tün et­nik grup­la­rın el­de et­tik­le­ri şey­ler ev­ren­sel­dir. Tek tip ol­mak ke­sin­lik­le iyi bir şey de­ğil. Ev­ren­sel bir şey söy­le­mek is­ti­yor­sa­nız yer­li­li­ği­ni­zi mu­ha­fa­za et­me­li­si­niz. Me­se­la bir atın ki­mi özel­lik­le­ri­ni al­dı­ğı­mız­da atın at­lı­ğı kal­ma­ya­cak­tır. Ger­çek, yer­li kül­tür hu­ra­fe­ler­den ve ek yük­ler­den te­miz­le­ne­rek su­nul­ma­lı; ha­ya­tın ger­çek do­ku­su keş­fe­dil­me­li.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.