Hece Dergisi

İbrahim Çelik

TAM Sohbet
 
23 Haziran 2007             
De­ğer­len­dir­me: Abdullah Saçmalı
 
Be­lir­li ara­lık­lar­la dü­zen­le­di­ği­miz Soh­bet prog­ra­mı­na Tür­ki­ye araş­tır­ma­la­rı bün­ye­sin­de de­ğer­len­di­ri­le­bi­le­cek, Tür­ki­ye üze­ri­ne ya­yın ya­pan der­gi ve ya­yı­nev­le­ri­mi­zi mi­sa­fir ede­rek de­vam edi­yo­ruz. Tür­ki­ye’ye da­ir ya­yın­cı­lık yap­ma­nın prob­lem­le­ri­ni, bu­gü­nü­nü ve ge­le­ce­ği­ni tar­tış­ma­yı amaç­la­dı­ğı­mız söz ko­nu­su prog­ra­mı­mız­da ilk ko­nu­ğu­muz He­ce Der­gi­si Ya­zı İş­le­ri Mü­dü­rü, öy­kü ya­za­rı İb­ra­him Çe­lik ile der­gi­nin se­rü­ve­ni, ya­yın po­li­ti­ka­sı, içe­ri­ği ve ge­le­ce­ği üze­ri­ne ko­nuş­tuk.
Söz­le­ri­ne, ede­bi­ya­tı Nu­ri Pak­dil’le ta­nı­dı­ğı­nı di­le ge­ti­re­rek baş­la­yan Çe­lik, ya­zı­yı hiç­bir za­man ha­li­ha­zır­da­ki ede­bi­yat an­la­yı­şıy­la ele al­ma­dı­ğı­nı, He­ce’de de bu an­la­yış­tan uzak dur­du­ğu­nu vur­gu­la­dı. Ona gö­re ya­zı Müs­lü­man bir bi­re­yin amel­le­rin­den bi­ri­si ola­rak te­lak­ki edil­me­li­dir.
Ya­zı se­rü­ve­ni­ni an­lat­ma­ya de­vam eden Çe­lik, 1996 yı­lı­nın Ha­zi­ran ayın­da bi­rin­ci aya­ğı ay­lık ede­bi­yat der­gi­si, ikin­ci aya­ğı 2-3 ay­lık bir dü­şün­ce der­gi­si, di­ğer ayak­la­rı, bir öy­kü der­gi­si, bir He­ce Kül­tür Evi, bir de ki­ta­pe­vi olan bir pro­je ha­zır­lı­ğı­na baş­la­dık­la­rı­nı söy­le­di. Bu çer­çe­ve­de, 1997 yı­lı­nın Ocak ayın­da He­ce, bir ede­bi­yat der­gi­si ola­rak bi­rin­ci sa­yı­sıy­la ya­yın ha­ya­tı­na baş­la­mış, 2003 yı­lın­da He­ce Öy­kü der­gi­si çık­mış ve 1998 yı­lın­da da He­ce Ya­yın­la­rı ya­yın ha­ya­tı­na baş­la­mış ve bu­gün iti­ba­rıy­la 200. ki­ta­bı­nı ya­yın­la­mış­tır.
Ya­zar­lar­dan bek­len­ti­le­riy­le, ede­bi­yat­tan bek­len­ti­le­ri­nin bi­re­bir ör­tüş­tü­ğü­nü; ya­ni bir ede­bî ese­rin ge­rek do­ğuş anın­da ge­rek­se top­lum­sal plan­da te­ka­bül et­ti­ği se­vi­ye­nin ya­ka­lan­ma­sı­nı bek­le­dik­le­ri­ni ifa­de eden Çe­lik, He­ce’nin on bir yıl­lık se­rü­ve­ni içe­ri­sin­de, fark­lı in­san­la­rı, fark­lı dü­şün­ce­de­ki Müs­lü­man­la­rı hat­ta Müs­lü­man ol­ma­yan­la­rı Türk­çe baş­lı­ğı al­tın­da ya­pı­lan ede­bi­yat or­tak pay­da­sın­da bir ara­da tut­ma­ya gay­ret et­ti­ği­ni an­lat­tı.
Hiç­bir top­lu­mun tü­müy­le bi­ri­ki­mi­ne yas­lan­ma­dan öz­gün şey­ler or­ta­ya ko­ya­ma­ya­ca­ğı­na dik­kat çe­ken Çe­lik, İs­lâm ön­ce­si ve son­ra­sı Türk şi­i­ri­nin im­kân­la­rı­nı bil­me­den ne ye­ni şi­ir­ler, ne de ye­ni öy­kü­ler ya­zı­la­bi­le­ce­ği­ni ile­ri sür­dü. Ona gö­re, man­zum ve men­sur halk hi­kâ­ye­le­ri Türk öy­kü­cü­lü­ğü­nün kö­şe taş­la­rın­dan bi­ri­si­dir. Bun­la­rı özüm­se­me­den, dil, es­te­tik, du­yar­lık özel­lik­le­ri­ni kav­ra­ma­dan ken­di kül­tür kod­la­rı­mız ye­ni­den ya­zı­la­maz. He­ce der­gi­si ye­di özel sa­yı­sın­da, böy­le bir pers­pek­tif­ten ba­ka­rak Türk ede­bi­ya­tı­nın tüm bi­ri­ki­mi­ni bu­gü­ne ta­şı­ma­ya, bu­gü­nün genç­li­ği­nin önü­ne koy­ma­ya ça­lış­mış­tır.
He­ce der­gi­sin­de bir ya­zı­nın ya­yın­lan­ma sü­re­ci ve kıs­tas­la­rın­dan bah­se­den ko­nuş­ma­sı­nın de­va­mın­da, va­ro­lu­şa da­ir pers­pek­tif­le­re de­ği­nen Çe­lik, ha­ya­ta ka­ba­ca top­lam üç yer­den ba­kı­la­bi­le­ce­ği­ni, bir in­sa­nın bun­lar­dan bi­ri ya­hut bir­ka­çı­nı ter­cih ede­bi­le­ce­ği­ni ifa­de et­ti. Bu ba­kış açı­la­rı­nı, (1) din, (2) fel­se­fe-dü­şün­ce ve (3) sa­nat-ede­bi­yat ola­rak tes­pit et­tik­ten son­ra bir Müs­lü­ma­nın, ha­ya­tı bu üç pen­ce­re­nin üçün­den bir­den ba­ka­rak kav­ra­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­di. Son­ra bu ba­kış açı­la­rı­na si­ya­se­tin de da­hil edil­me­si ge­rek­ti­ği­ni, çün­kü İs­lâm di­ni­nin ha­ya­tı böy­le bir bü­tün­lük çer­çe­ve­sin­de kav­ra­ma­yı ge­rek­tir­di­ği­ni be­lirt­ti.
Çe­lik, bu­gün Mev­lid gi­bi, halk hi­kâ­ye­le­ri gi­bi eser­le­rin ken­di­le­rin­den bes­len­mek üze­re okun­ma­sı­nın el­zem ol­du­ğu­nu ifa­de ede­rek Di­van ede­bi­ya­tın­da­ki Mes­ne­vi’yi bil­me­den ro­man ya­zı­la­bil­me­si­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı­nı di­le ge­tir­di. Çe­lik’e gö­re, bu eser­ler oku­yu­cu­ya bir dil zev­ki ka­zan­dır­mak­ta, na­tı­ka­sı­nın oluş­ma­sın­da bü­yük önem ta­şı­mak­ta­dır. Çe­vi­ri eser­ler üze­rin­den ge­li­şen bir ede­bi­yat es­te­ti­ği ve na­tı­ka do­na­nı­mı hiç­bir za­man yer­li ola­ma­ya­cak­tır. Bu se­bep­le, bu­gün genç öy­kü­cü­le­rin yaz­dık­la­rı hi­kâ­ye­ler­de­ki kah­ra­man­lar, ya­ban­cı hi­kâ­ye­ler­den kaç­mış, kaç­tı­ğı için de ya­lın­kat, sığ kah­ra­man­lar­dır. Bu genç sa­nat­çı­lar ön­ce ge­le­ne­ğin ede­bi­yat eser­le­ri­ni oku­yup son­ra Kaf­ka’yı, Bal­zac’ı okur­lar­sa, öy­kü­le­rin­de­ki kah­ra­man­lar kaç­kın kah­ra­man­lar ol­mak­tan kur­tu­la­cak­lar­dır.
Öte ta­raf­tan, bi­zim kah­ra­man­la­rı­mız Kaf­ka’nın kah­ra­man­la­rı gi­bi bu­nal­ma­ya­cak, bu­nal­sa bi­le o bu­nal­tı bi­ze öz­gü ola­cak­tır. Bi­zim in­sa­nı­mı­zın ka­ram­sar­lı­ğı Ca­mus’nün kah­ra­man­la­rı­nın ka­ram­sar­lı­ğın­dan da fark­lı ola­cak­tır.
Son ola­rak ken­di kav­ram­sal çer­çe­ve­si­ne de­ği­nen Çe­lik, yer­li­li­ği sa­vun­duk­la­rı­nı ama ev­ren­sel bir sa­nat-ede­bi­yat ve dü­şün­ce-kül­tür uf­ku­na sa­hip ol­duk­la­rı­nı vur­gu­la­ya­rak, bu ev­ren­sel­li­ğin son de­re­ce yer­li ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­nin al­tı­nı çiz­di. Yer­li kav­ra­mı­nı coğ­ra­fî an­lam­da kul­lan­ma­dı­ğı­nı, inanç ve kül­tür de­ğer­le­ri­miz açı­sın­dan yer­li­li­ği vur­gu­la­dı­ğı­nı ifa­de ede­rek, yer­li­li­ğin ve ge­le­ne­ğin bu top­rak­lar­da­ki kar­şı­lı­ğı­nın doğ­ru­dan din ol­du­ğu­na dik­kat çek­ti. Ken­di­si­nin yer­li söz­cü­ğü­nü kul­la­nır­ken di­nî de­mek is­te­di­ği­ni, ge­le­nek­sel di­yor­sa vah­yî ola­nı kas­tet­ti­ği­ni, fa­kat ufuk­la­rı­nın so­nu­na ka­dar ev­ren­sel ol­du­ğu­nu vur­gu­la­dı ve bu çer­çe­ve­de dün­ya­nın tüm bi­ri­ki­min­den ya­rar­lan­mak ve o bi­ri­ki­min hep­si­ni özüm­se­mek du­ru­mun­da ol­du­ğu­mu­zu ifa­de et­ti.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.