- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 66 YIL: 2008
- SEYRÜSEFER
SEYRÜSEFER
Çin İzlenimleri
Kadir Temiz
Çin gibi bir ülkede sadece beş altı aylık bir tecrübenin ışığında hem mevcudu hem mümkünü hem muhayyeli anlamak çok kolay olmasa da böyle bir değerlendirme yazısını yazmanın vakti gelip geçiyordu. Bu sebeple en azından yazmak istediklerimi toparladığıma inandığım bir anda gitmeden önce muhayyilemde canlandırdığım Çin ile gördükten sonraki izlenimlerimi bir araya getirmeye çalışacağım. Nitekim gurbet en saf anlamı ile uzağın tadından bir tat almaksa ben de bu tadı sevdiklerimle paylaşmak isterim, acısıyla tatlısıyla.
Şehir deyince…
Şehir kelimesinin anlamını Mustafa Özel’in Medine Pazarı’nı anlattığı günlerde düşünmeye başlamıştım. İslâmî bir gelenekle yoğrulmuş Anadolu şehirlerinde yaşarken, modern dönem şehirlerinin özellikle Avrupa’da ortaya çıkardığı insan tipini ve bu insanın yaşam tarzını anlamaya çalışmak çok kolay değildi. Ancak hayatımda bunun istisnai örneğini Habermas’ın KamusallığınYapısal Dönüşümü adlı kitabını okurken yaşadım. Habermas 19. yüzyıl Paris’ini anlatırken, insanların ufak cafélerde siyaset, ekonomi, felsefe, sanat hakkında konuşmaya başlamalarını bir anlamda kamusallığın bir dönüşümü olarak okur ve sonrasında ise modern bir dönemin adımlarının bu insan tipi üzerinden entellektüeli, tüccarı ve bürokrasisi ile atılmaya başladığını söyler. Çok sonraları benzer bir iletişim ağının, bizim topraklarımızda belki yüzyıllardan beri şiir, hikâye,türküler veya mimarî aracılığı ile geliştiğini farkettim. Bu farkındalık, haliyle diğer şehirlerin hangi iletişim yöntemleri ile kendi iç dinamiklerini oluşturduğu sorusunu aklıma getirdi. Pekin’e ayak basan hemen hemen bütün tanıdığım Türklerin en büyük sorunu da bu iletişim araçlarının sıkı sıkıya devlete bağlı olmasından kaynaklanıyordu. Örneğin Cuma namazı çıkışında cami önündeki birliktelikler bir çay ocağında ya da cami kahvehanesinde devam edemiyordu. Bu sadece Müslümanlar için değil diğer Çinliler için de geçerli. Şehir merkezlerinde sadece turistlerin oturup muhabbet edebileceği kafeler var ama şehrin diğer bölgelerinde, üniversite kampüslerinde bile bu imkân çok sınırlı. Sadece bu örnekten yola çıkıp Mao sonrası oluşturulmaya çalışılan insan tipi üzerinde yorum yapılabilir; ancak her zaman akılda tutulması gereken şey, mevcut otoritenin ulaşamadığı ve her türlü sosyal etkiye karşı direnen gelenek ve kültürdür. Kısaca büyük şehirlerde Hutong denilen bölgeler ve küçük şehirlerin hemen hepsinde çok geniş yer bulan Çin geleneksel sosyal hayatı birşeylerin ulaşamadığı sosyal bir dinamizm olarak okunabilir.
(Makalenin tamamını okumak için "indir"e tıklayınız.)
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ