- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 81 YIL: 2013
- Evren Tasavvuru: Kendini Bilmek ya da Evreni Kurmak
Evren Tasavvuru: Kendini Bilmek ya da Evreni Kurmak
Ayhan Bıçak
9 Şubat 2013
Değerlendirme: Betül Sezgin
Medeniyet Araştırmaları Merkezi’nin tertip ettiği Tezgâhtakiler toplantı serisinin Şubat ayı konuğu Prof. Dr. Ayhan Bıçak’tı. Bıçak’tan Dergâh Yayınları’ndan çıkan yeni kitabı Evren Tasavvuru: Kendini Bilmek ya da Evreni Kurmakhakkında bir sunum dinledik. Kitabı hakkında konuşmanın kendisiyle yüzleşmek için bir fırsat olduğunu belirten Bıçak, ele aldığı sorunların başında Hegel’in ve Aydınlanmacı düşüncenin “Doğu toplumlarında tarih yoktur” iddiası olduğunu söyledi. Batı dışı toplumların kendilerini nasıl kurguladığı ve sunduğu gibi soruları merkeze aldığını belirten Bıçak, kitabın oluşmasında kabile kültürünü sürekli araştırmasının ve gezme merakının temel saik olduğunu ifade ettikten sonra kabile zihniyetini kavradıkça aydınlanmacı aklın önyargılarının ne kadar haksız olduğunu gördüğünü ifade etti.
Yunan öncesi dönemi anlatarak başladığı eserinde bu dönemin kabileleri kendi zamanlarına göre değerlendirilir ve yoğunluklu olarak Hint, Mısır, Sümer gibi medeniyetleri inceler. Bu medeniyetleri de hesaba katarak “bir evren tasavvuru nasıl mümkündür?” sorusunu soran Bıçak, evren tasavvuruna ilişkin kavram olarak “evreni açıklama modeli” kavramını kullanır. Zaman içerisinde model alma kavramı yerine “tasavvur etme” teriminin zihnine daha net oturduğunu ve bunu kullanmaya başladığını belirtti. Bu tasavvurun oluşabilmesi için felsefenin temel kavramlarından “kendini bil” düsturunun ne anlama geldiğini bilmenin gerekliliğinden bahsetti.
Kendini bilmenin çeşitli anlamlarına değinen Bıçak, ilk olarak kendini bilmeyi ölçülülük, ahlaklılık, ölçütü olmak ve haddini bilmektir anlamlarına yorarak geçiştirdiğimizi belirtti. Bilme sürecinin nasıl işlediğini bilmenin bilgi teorisinde önemli olduğunu ve ikinci anlamı oluşturduğunu vurgulayan Bıçak, zihnim nasıl çalışıyor türünden soruların, yine kişinin kendi zihnine bakarak ve kendi zihni üzerinden verebileceği cevapları olduğunu söyledi. Bıçak’a göre kendini bilmenin üçüncü anlamı toplumu bilmektir. Sonuncu ve aslolan ise insanı bilmek yani kendini bilmektir.
Kendini bilmeyi tarih felsefesinin sorunlarından biri olarak da gören Bıçak, kendini bilmenin kişi olarak kendini bilmenin yanında toplum olarak kendimizi bilmemiz anlamına da geldiğini vurguladı. Aslında kendimden bahsettiğim her şeyin toplumun bana öğrettikleri ve toplumun bana yükledikleri olduğunu ve dolayısıyla toplumun değer sistemlerini ve toplumu taşıyan kurumların bizim kendilik bilincimize ilişkin en önemli dayanaklarımız olduğunu söyledi.
Bıçak’a göre kendilik bilinci çok katmanlı bir yapıdır. Tanrının evreni yaratması, insanı yaratması ve yarattıktan sonra da insanın kendini bilme bilinciyle birlikte ortaya çıkmaktadır. Kendini bilmenin sonucunda evreni kurmaktan başka bir yol yoktur. Kendimiz hakkındaki her konuşmamız arkaplanda bir evren resmini içine almaktadır. Çünkü evrendeki konumumuzu ve diğerlerinden farkımızı belirlememiz gerekmektedir.
Kendini bilme ile vardığı evren tasavvuru kendisine tanrının varlığı, evrenin mükemmelliği, insanın bir kökende ortaya çıktığı ve nasıl yaşaması gerektiği hatta ölüm sonrasına dair bir güvence sunmaktadır. Bunlarla birlikte diğer bir sorun daha ortaya çıkar ki sonlu bir varlık olduğumuzu hatırlarız. Ölüm sonrasına dair açıklama yapmanın yolu ise ruhun mevcudiyetini kabul etmekten geçer. Çünkü bireyin ruhi anlamda ölümsüzlüğü sözkonusu olmakla birlikte türü sonludur. İnsan türü bir gün son bulacaktır. Yani dünyanın sonu gelecektir.
Bıçak için Hegel ve Aydınlanmanın neden olduğu sorunlardan biri şudur: Felsefe gelmiş geçmiş en üstün düşünce biçimidir. Diğer düşünce tarzları bunun altındadır. Özellikle Aydınlanmacı felsefede bu yaygın bir görüştür. Eğer felsefe olağanüstü bir düşünceyse ve mükemmelse, diğer toplumlar felsefenin hallettiği sorunları nasıl halletmektedir?
Eserinin son kısmında bilgelik üzerine bir deneme yazdığına değinen Bıçak, eski uygarlıkların sorunlarına çözüm bulurken bilgeliğin etkisini gördüğünden bahseder. Bilgeliğin kendisinde bıraktığı tanıtın, ahlâk ve dini esas alması Bıçak’a göre önceliklidir. Temelde ahlâk vardır ve din de bunu kuşatır. Felsefenin temel özelliği gerekçeleri bildirmektir. Bilgeliklerde ise gerekçe yoktur, sonuçlar bildirilir. Sonuç olumludur. Esas olansa bireyin eylemlerinde doğru olmasıdır.
Bıçak, insanlık tarihini doğru değerlendirmediğimiz sürece sorunları aşamayacağımızı, yarının sorunlarını çözebilmemiz içinse geçmişteki verileri kullanmamız gerektiğini, bu verilerin modern dönemin dışında aranması gerektiğini söyleyerek konuşmasını şu soruyla sonlandırdı: “Cevabını bulamadığım ama felsefeye karşı sorduğum sorulardan biri insan olmak açısından insanın değeri nedir?”
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ