- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 67 YIL: 2008
- Bir Kampus İnşa Etmek: Bir Yapı Bir Mimar
Bir Kampus İnşa Etmek: Bir Yapı Bir Mimar
Ahmet Yılmaz
1 Temmuz 2008
Değerlendirme: Nermin Tenekeci
Bir şehiriçi üniversitesinde, üstelik şehrin ‘varoş’ tabir edilen bölgelerinde, kampus planlaması nasıl yapılır?
Yaz seminerlerinin üçüncü konuğu mimar Ahmet Yılmaz, sunumunda bu soruya cevap aradı. Tasarım ve proje ekibinde yer aldığı, uygulama ve şantiye işlerini yürüttüğü Bilgi Üniversitesi’nin Kuştepe ve Dolapdere kampuslarıyla ilgili deneyimlerini bu minvalde dinleyicilerle paylaştı.
İşlerin, “haydi bir kampus tasarlayalım” şeklinde yürümediğini, proje ve planlamanın, yönetimin, Bilgi Üniversitesi’ni bir şehir üniversitesi yapma arzusuyla örtüşür vaziyette ve eldeki imkânlar dahilinde ilerlediğini kaydetti.
Buna göre, üniversite heyetinin kendi politikaları etrafında belirlediği Kuştepe ve Dolapdere’deki mevcut atıl yapılar, proje ve işçiliğin iç içe geçtiği dar zamanlarda ve sıkışık alanlarda, hızlıca üniversiteye dönüştürüldü.
Kampus binaları, dışarının kısıtlı olanakları düşünülerek, öğrencilerin her türlü ihtiyacını (kütüphane, sinema, spor salonu, teneffüs alanları…) içeride karşılayacak şekilde tasarlandı; çevrenin renkli ve parçalı dokusuyla bütünleşecek tarzda kurgulandı. Tüm mekânların güneş ışığından en yüksek düzeyde faydalanması için emek sarfedildi. İşe yarayan tüm eski malzemeler değerlendirildi. Hukuk fakültesi için, gerçeği ile birebir örtüşen bir mahkeme salonu yapıldı ve böylece üniversitelerde görülmeyen bir ortam yaratılmaya çalışıldı. Tercih edilen malzemeden kaynaklanan açık ve soğuk görüntü, (tüm merdivenlerin ahşap olması gibi) sıcak unsurlarla yumuşatıldı. Sürekli aynı ekiple çalışmak, sıvacısından demircisine mimarın ne yapmak istediğini bilen ustaların yetişmesini sağladı ve bu da inşaat sürecini hızlandırdı.
Yapısal elemanların (zorunlu olmadıkça) açıkta duran kurgusu, aktif olarak kullanıma açık ucuz maliyetli konferans salonları, kolayca sökülüp takılabilen basamakları, yılsonu törenleri için kaldırılıp konulabilen anfileri ve ekonomik, yalın ayrıntıların göze çarptığı iç mimarîsiyle çok lüks olmayan ama iş görür mekânlar geliştirildi. Yılmaz’ın deyimiyle, “Birçok şey belki çok konforlu olmadı ama insanların tekerlekli sandalyeyi elle kaldırıp götüreceği bir görüntü de oluşmadı.”
Kampusların, farklı malzemelerin kullanılmasıyla oluşan hareketli, parçalı mimarîsi, öğrencinin tüm vaktini içeride geçirmekten memnun kalacağı çok amaçlı yapısı ve çevresiyle kurduğu ilişkiler sayesinde devlet üniversitelerinden farklı, renkli bir üniversite kimliği ortaya çıktı. Kuştepe’de başlayıp Dolapdere’de olgunlaşan projelerle, alışık olmadığımız bir üniversite dili, çizgisi tutturuldu.
Böylece, hem kenar köşede devasa bir leke gibi duran atıl binalar değerlendirildi ve etraftakiler için de iş imkânı doğdu, hem üniversite yönetimi bu binaları daha ucuza mâl etti, hem de çevrenin çehresi değişti ve bu bölgeler yeni bir kimlik kazandı.
Şantiyede bilfiil yer almanın çok zevkli, büyük bir deneyim olduğunu belirten Yılmaz, yapılarla ilgili mimarî detayları hazırladığı slaytlarla dinleyicilere aktardı.
1996 yılında, Kuştepe’de 12.500 metrekare kapalı alana kurulu atıl durumdaki betonarme karkas yapı elden geçirildi. Çevrenin çok renkli kimliğine uygun olarak “pop art” tarzında bir dekorasyon anlayışı benimsendi. Artan mekân gereksinimini karşılamak için 1998’de ikinci kampus binası yapıldı.
2000 yılında, Dolapdere’de 12.500 metrekare kapalı alanda, İngilizler tarafından inşa edilmiş (1957) eski bir kamyon montaj fabrikası kampusa çevrildi. Duvarla çevrili yapı bir açık alanmış gibi düşünüldü. Dersliklerin, koridorların çatıdan ışık aldığı ve tüm birimlerin köprülerle, prizmalarla birbirine bağlandığı çelik bir bina üretildi. Cephe duvarı, hem yakın çevrenin olumsuzluklarını (gürültü, güvenlik…) çözdü, hem de sergi alanı işlevi gördü. Yapı, 2002 8. Ulusal Mimarlık Sergisi Yapı Yaşam Çevresi 1. Ödülü’ne layık görüldü.
Dolapdere’deki 2. Kampus binası, 14.500 metrekare kapalı alanda yapısal çelikle, doğrudan ışık alabilecek şekilde inşa edildi. 2005 Türk Çelik Derneği (TUCSA) Mimarî Tasarım Türkiye I. Ödülü ve 2005 Avrupa Çelik Birliği (ECCS) Mimarî Tasarım Ödülü aldı.
Türkiye’de bu manada ilk defa çok katlı, çelik konstrüksiyon bir üniversite binası yükseldi.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ