- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 88 YIL: 2015
- Türkiye’de Sözlü Tarih Yapmak: Erzincan’a Tanıklık Edenler
Türkiye’de Sözlü Tarih Yapmak: Erzincan’a Tanıklık Edenler
Erol Kaya
12 Şubat 2015
Değerlendirme:Arzu Güldöşüren
Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen Sözlü Tarih Konuşmaları üst başlığıyla yapılan toplantı dizisinin dördüncüsünün konuğu Avrupa Birliği’nin desteğinde hazırladığı Şehre Tanıklık Edenler: Erzincan Sözlü Tarih Çalışması adıyla kitaplaştırdığı çalışmasıyla Erzincan Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erol Kaya idi.
Kaya, konuşmasına ilk olarak “I. Dünya Savaşı’nda Müslüman Muhacirler” meselesini çalışırken sözlü tarih araştırmalarının dikkatini çektiğini söyleyerek başladı. Erzincan’ın sahip olduğu kültürel çeşitliliğin ve yurt dışında bulunduğu sıralarda Şükrü Hanioğlu tarafından “neden bölge çalışması yapmıyorsunuz” şeklinde yapılan yönlendirmelerin böyle bir konuyu çalışmak için onu cesaretlendirdiğini de ekledi. Kaya’nın işaret ettiği üzre sözlü kültür Erzincan’da çok yaygındır. Nitekim batıda başat duyu organı göz doğuda ise kulaktır.
Erzincan merkezli olarak yürütülen bu sözlü tarih projesini şekillendirip bitirmek iki yıl sürmüştür. Proje sonunda 120 saatlik bir konuşma arşivi oluşturulmuştur. Başlangıçta görüşme yapmak için 90 civarında isim tespit edilmiş, birebir görüşmeler neticesinde bunların bir kısmı elenmiş ve sayı 57 kişiye indirilmiştir. Yapılan görüşmelerle ilgili ses ve görüntü kaydı alınmıştır.
Kaya, konuşmasının hemen başında taşrada sözlü tarih çalışması yapmanın zorluklarının neler olduğundan bahsetti. Birinci zorluk konunun ilgililere anlatılması sırasında yaşanmaktadır. İnsanlar, "Ne yapacaksın?" sorusunu yönelttiklerinde örnek olarak “Depremle ilgili konuşacağız, kayda alıp yayınlayacağız” cevabını vermiştir. Bunun üzerine karşı taraftan “Annem bile depremi anlatıyor, herkes bunu biliyor, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsun” gibi tepkilerle karşılaşmıştır. Gerek halk gerekse yerel idareciler düzeyinde zaman zaman sözlü tarih çalışmaları küçümsenmiştir.
Karşılaşılan zorlukların ikincisi, meseleyi anlatmak için muhatap bulunamamasıdır. Yerel idareler düzeyinde belediye ya da valilik söz konusu olduğunda da durum böyledir.
Bütçe meselesi, sözlü tarih çalışmalarında karşılaşılan zorluklardan bir diğeridir. Erzincan’la ilgili yapılan bu projeye destek olan Avrupa Birliği, bu iş için çok cüz'i bir kaynak ayırmıştır. Kamera meselesinden örnek verecek olursak, Avrupa Birliği’nin desteklediği projelerde diğer ülkelerde malzeme alımı söz konusu olduğu halde Türkiye’de malzeme alımına müsaade edilmemiş, kiralamaya izin verilmiştir. Fakat Erzincan’da kamera kiralanabilecek bir yer olmadığından, bu durum önemli bir sıkıntı teşkil etmiştir.
Karşılaşılan sıkıntılardan bir diğeri ise görüşmelerin yazıya geçirilmesidir ki bu işi kim, nasıl yapacaktır? Zira bilgisayar kullanmasını bilen birisi lazımdır. Görüşmelerin aynen mi, yoksa değiştirilerek mi verileceği karşılaşılan problemlerden bir diğeridir. İstanbul’daki okuyucuların anlayamayacağı düşüncesiyle konuşmaların şiveleri korunmamıştır.Yalnızca örnek teşkil etmesi amacıyla konuşmalardan bir tanesi şiveyle yazıya geçirilmiştir.
Sözlü tarih çalışması sırasında karşılaşılan zorlukların dördüncüsü, belge ve fotoğraf temini sırasında yaşanan problemlerdir. Örneğin, Erzincan valisi Recep Yazıcıoğlu’nun valilik günlerindeki fotoğrafları Erzincan valiliğinde bile bulunamamıştır. Benzer şekilde çok yakın bir zamanda meydana gelen 1992 depremine ait fotoğraflar da mevcut değildir. Var olan fotoğraflar aile içinde çocuklar arasında dağıtılmış olduğundan bunlara ulaşma noktasında sıkıntı yaşanmaktadır.
Kaya, sunumun devamında çalışmanın nasıl planlandığından ve hayata nasıl geçirildiğinden bahsetmiştir. Birinci aşamada öncelikle sözlü tarihle ilgili okumalar yapılmıştır. Sözlü tarihle ilgili yayınlar ağırlıklı olarak Batı'dan tercüme edildiği için bunların toplumumuzda karşılığının çok da bulunmadığı zikredilmiştir. Zira her iki toplum arasında örf, adet, gelenek konusunda önemli farklılıklar mevcuttur.
İkinci olarak 20 kişilik bir öğrenci grubu seçilmiş ve bu öğrencilere sözlü tarih hakkında Tarih Vakfı tarafından bir seminer verilmiştir. Bu seminere özellikle öğretmen adayları alınmış, gittikleri yerlerde sözlü tarihi bilgilerini kullanmaları amaçlanmıştır.
Üçüncü aşama konu seçimi olmuştur. Çalışılan her bölgenin kendine özel bazı unsurları bulunduğuna dikkat çeken Kaya, Erzincan söz konusu olduğunda ana meseleler olarak deprem, tren ve göç konularını sıraladı. Deprem, sosyolojik ve demografik yapıyı değiştirmiştir. Şu anda Erzincan’da yaşayanların %32’si Erzincanlı, gerisi dışarıdan gelen insanlardan oluşmaktadır. Depremlerin %90’ından fazlası gece olmuştur; bu sebeple Erzincan’da gece hayatı yoktur. Kişi başına düşen otomobil sayısına göre Erzincan Türkiye’de ikinci sıradadır. Zira Erzincanlı için araba çok önemlidir; deprem olursa ölü, yaralı ya da nakil işlemleri hep arabayla yapılacaktır.
Türkiye’nin en büyük hikayecilerinden biri olan Mustafa Kutlu’nun hikâyelerinde sıklıkla geçen unsurlardan biri trendir. Tren, Erzincan’a depremden bir yıl önce 1938’de gelmiştir. 1980’lere kadar tren gelince hâlâ halk gara gider ve bu ortamı seyrederdi. Tren Erzincan’da aynı zamanda görsel bir araçtır. Göç, gurbet projedeki konulardan bir diğeridir.
Erzincan’da yapılan sözlü tarih projesinin bir diğer veçhesinde karşımıza kadınlar çıkmaktadır. Anadolu’da kadınlarla konuşmak sıkıntılıdır. Fakat gidiş geliş ve göçler Erzincanlı kadınları modernleştirmiştir.
Kaya’nın değindiği meselelerden bir diğeri de şahıs seçimiyle ilgili konudur. Proje için eski Erzincan’ı anlatacak ve daha çok 90 yaş civarındaki kişiler seçilmiştir. Folklor, deprem, yemekler, spor vs. meseleler hakkında bu kişilerle görüşmeler yapılmıştır. İkisi hâlâ hayatta olan bütün belediye başkanları çalışmanın kapsamına alınmıştır. Taşrada belediye başkanı olmak , projede yer alan önemli konulardan biri olmuştur.
Erzincan’daki unsurlardan bir diğeri bölgede “poşa” olarak isimlendirilen kişilerdir. Bunlar, Erzincanlı değillerdir fakat yaklaşık elli yıldır burada yaşıyor olduklarından bunlarla görüşmeler yapmak elzem görülmüştür. Çünkü şehir bu kesimi bünyesine kabul etmemiş, bu insanlar da şehirle sıkıntılı bir ilişki içinde olmuşlardır. Şehre dışarıdan ve düz mantıkla bakmışlar, ne görmüş, duymuşsa onu söylemişlerdir. Kısacası şehirle uyum sağlayamamış gruplar projenin kaynakları arasında farklı bir kesimi temsil etmiştir.
Kaya, son olarak görüşme öncesi yapılan hazırlıklardan da bahsetmiştir. Bunların başında, görüşülecek kişilerin bazılarını ikna etmek için asıl görüşmeyi yapmadan iki ya da üç defa görüşülmesi gelmektedir. İlk görüşmede insanlara Erzincan’la ilgili bir sözlü tarih çalışması yapıldığı anlatılmış, konuşulacak konuların belirlenmesi. Çekim, görüşmelerin kayda gireceği de kişilere belirtilmiştir.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ