Bir İnşa ve Tasarım Öyküsü: Dr. Hikmet Bey Evi

Ahmet Yılmaz

Değerlendirme: Tuba Nur Turan

Sanat Araştırmaları Merkezi’nin Ev ve Mimari program dizisinin üçüncü oturumunda mimar Ahmet Yılmaz’ı ağırladı. Celâleddin Çelik ve Halil İbrahim Düzenli moderatörlüğünde gerçekleşen programda Ahmet Yılmaz, abisi için tasarladığı Dr. Hikmet Bey Evi’nin inşa sürecini anlattı. Ahmet Yılmaz, evin tasarım ve inşa sürecini altı başlık altında ele aldığını söyleyerek başladı anlatmaya: Ön hikâye-çevre, karar verme süreci, hazırlık, tasarım, inşa ve kullanım. Ön hikâye olarak Tokat’ta büyüdükleri bir köyü ele alıyor. Abisiyle birlikte evlerinin duvarlarını bile kendileri örerlermiş. Kendi işini kendi yapan bir toplumuz biz diyor. Dolayısıyla tasarlayan, yapan ve kullanan olarak ayrışmak geleneksel yapıda pek mümkün değil. Ahmet Yılmaz’a göre bu beceriler her insanda var fakat son dönemde getirilen yasal düzenlemeler ve şehirleşme modelleriyle devre dışı bırakıldılar. Yine de Hikmet Bey gibi daha zahmetli ve bazen daha maliyetli de olsa kendi emeğini sürece dahil edenler var.

Hikmet Bey’in ev arayışı yolunu Karaman’a düşürüyor. Ahmet Yılmaz’ın imar uygulaması görmeyen bir yer olması tavsiyesiyle Karaman kenarında otuz beş bin liraya, yaklaşık beş yüz metrekarelik bir bahçe alınıyor. Yapılacak evin Karaman’ın sivil mimarisine ve yapı tarzına uygun olması gerektiğinden Hikmet Bey bahçe alındıktan sonra Karaman ve çevresini gezip eski evleri fotoğraflamış ve Ahmet Yılmaz’a göndermiş. Buradaki amaç kullanıcıyı da sürece dahil etmek ve nasıl bir evde oturacağına dair onu çalıştırmak.

Evin nasıl olacağı, hane halkının ihtiyaçlarının belirlenmesi de çalışılan ayrı bir konu. Dr. Hikmet Bey Evi’nde çocukların oynayabileceği, kalabalık misafirlerin ağırlanabileceği yarı mahrem ve güvenli bir bahçe ön plana çıkmış. Hikmet Bey’in uğraşları için bir iş evi, avadanlık, geç vakitlerde hane halkını rahatsız etmeden sohbet edilebilecek, misafirin evle ilişki kurmadan ağırlanabildiği bahçe evi gibi bir yapı istenmiş. Dolayısıyla misafirin konaklayabileceği bir odası olan, araba garajının olduğu bir müştemilat ve ana yapı olmak üzere iki yapı inşa edilmiş. Ahmet Yılmaz, Anadolu’da müştemilatın yüksek bahçe duvarının iç tarafına yaslanacak şekilde yapıldığını aktarıyor fakat Dr. Hikmet Bey Evi’nde onay alınamadığı için bu yapılamamış ve minimum çekme mesafeleri korunmuş. İki buçuk metrelik duvar yüksekliği olduğunu söyleyen Yılmaz, İstanbul gibi bir yerde bunun mümkün olmadığını ama Karaman’ın geleneksel evlerinde de böyle olduğu için bunun makul karşılanıp onaylandığını söylüyor.

Ruhsat için başvurulduğunda eve mecburi bir bodrum ekleniyor. “Zemin, bitkisel toprağın derin olduğu bir topraktı ve projedeki temeller üç metreye kadar kazılacaktı” diyerek sebebini açıklıyor Ahmet Yılmaz. Mi’mar Mimarlık olarak hazırladıkları restorasyon projeleri için incelenen binalarda bodrum olmasa da iki metreye varan boş alanlar ve otuz metreye yakın örme su kuyuları gördüklerini anlatıyor Ahmet Yılmaz. Neredeyse yüz yıllık evlerin zemin katındaki ahşap kirişlerinin olduğu gibi durduğunu belirtip taş binaların ve anıtsal eserlerin doğal olmayan membran türevi malzemelerle bohçalanmasının mantıksız olduğunu söylüyor. Bu yalıtım binanın temelinin sudan korunmasını sağlamak için fakat bina bu zamana kadar buna ihtiyaç duymamış. Yılmaz’a göre bunu sağlayan şey su kuyuları ancak kuyuların maliyeti binadan fazla. Bunlardan yola çıkarak Dr. Hikmet Bey Evi’nde yalıtım yapılmamış ve biri binanın içinde biri bahçede olmak üzere iki kuyu açılarak içleri çakıl doldurulmuş. Keson, örme kuyu maliyeti yüksek olacağından tercih edilmemiş. Kepçeyle beş metreye yakın kazılmış.

Dr. Hikmet Bey Evi’nin inşasında, Karaman’da neredeyse tüm hafriyatlarda çıkan beyaz bir taş tercih edilmiş. Çok sert ve ancak çekiçle biraz düzeltilebilen bu taşın tercihinde maliyetinin düşük olması da etkili olmuş. Genelde taş duvarları desteklemek için kullanılan ahşap hatılları, ahşabın çürüyeceğini düşünerek kullanmamış Ahmet Yılmaz. Onun yerine iki sıra taş örgü üzerine, küçük taşlarla tesviye edilip harçla düzeltilen kısımlar bir nevi hatıl vazifesi görmüş. Örgü şekline karar verildikten sonra sıra taş ustası bulmaya geliyor. Ahmet Yılmaz’ a göre geleneksel bir sistem öngörülüyorsa ve bunun inşa yöntemleri ve ustaları kaybolmuşsa önce mutlaka bunların temini gerekiyor. Hikmet Bey bir süre restorasyonlara ve köylere giderek ustaları izliyor ve nihayet Mehmet Ot ile anlaşıyor. Çevredeki bir fabrika inşaatından çıkan taşların sadece nakliye ücreti karşılanarak otuz kamyon taş temin ediliyor. Bina duvarından çok bahçe duvarı yapılmış fakat maliyetli olmamış. Taşların nakliyesi ve ustanın ücreti toplamda 19 bin lira olmuş.

Taş duvarlar bittikten sonra sıra ahşaplara geliyor. Orman İşletmesinden kereste alınarak biçilmiş ve bir yıla yakın beklemiş. Kerestenin çok da iyi olmadığını söylüyor Ahmet Yılmaz. Ahşaplarda vida değil çivi tercih edilmiş. Daha önce başka bir projede kullanılan bir çiviyi kullanmak istemiş Ahmet Bey fakat çiviler yaptırılamamış. Onun yerine kare şeklinde bir çivi dövülerek, baş yapılarak kullanılmış. Karaman’da da görülen ahşap iskelet dışına bağdadi çıta çakılıp çıtalar birleştirilmiş, sadece zemin seviyesine çıkılınca betonarme hatıl atılmış. Ahşap doğramalar, kündekari işleyen bir ustaya yaptırılmış. Ahmet Yılmaz ahşap doğramanın İstanbul’da Anadolu’ya göre daha kolay yaptırıldığını ifade ediyor. İyi bir doğrama ustası bulmanın neredeyse imkânsız olduğundan dem vuruyor.

Dr. Hikmet Bey Evi Ahmet Yılmaz’a göre maliyetli bir ev. İnşa süresinin ekonomik sebeplerle dört yıla kadar uzaması da maliyeti artırmış. Ev, toplamda yaklaşık 340 bin liraya mal olmuş. Bütün hane halkının süreçte yer alması, Hikmet Bey’in hala evde sevdiği şekilde üretime devam etmesi ve çocuklarına bunu yapabileceklerini göstermiş olması oldukça ilham verici. Şehirden uzakta, müstakil, bahçeli bir ev elli yaş üzeri emekli insanların dingin hayali olarak bilinir genelde. Fakat ufak da olsa doğayı keyfine uydurmadan ona uymayı öğrenmeye ve gençlik enerjisini üretime kullanmaya hazır bir topluluk da var. Dr. Hikmet Bey Evi gibi sabır ve emek örneklerini görüp cesaretlenmeleri dileğiyle…

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.