- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 96-97 YIL: 2018
- Türkiye’de Sosyal Politikalar: Kurumlar ve Bireyler
- SAYI 96-97 YIL: 2018
Türkiye’de Sosyal Politikalar: Kurumlar ve Bireyler
Mehmet Fatih Aysan
Değerlendirme: Ozan Kaçar
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Kitap-Makale Sunumları toplantı dizisinin bu ayki konuğu Mehmet Fatih Aysan’dı. Aysan, 2014-16 tarihleri arasında TÜBİTAK bünyesinde gerçekleştirdiği “Türkiye’de Refah Rejimi’ni Anlamak: Kurumlar ve Bireyler” başlıklı araştırma projesi çerçevesinde bir sunum gerçekleştirdi.
Projenin kapsam ve amaçlarını aktararak konuşmasına başlayan Aysan, projenin gayesinin yeni kavramsallaştırmalar ve gelişmiş istatistiksel yöntemler ışığında Türkiye’deki refah devleti çalışmalarına özgün bir yaklaşım getirmek istediğini belirtti. Bu amaç doğrultusunda araştırmada devlet, aile, piyasa ve yerel aktörler olmak üzere dört temel aktörün refahın dağıtımındaki rolleri; bireylerin yaş, sınıf, toplumsal cinsiyet ve etnisite gibi temel özellikleri göz önünde bulundurularak incelenmiştir. Projede hem niceliksel (anket çalışması) hem de niteliksel araştırma teknikleri (odak grup çalışması, mülakat vb.) kullanılmıştır. Aysan, projede özellikle üç hedefin amaçlandığının altını çizdi. İlki kapsamlı saha çalışması yoluyla Türkiye’deki dört farklı refah kurumu (devlet, aile, piyasa ve yerel aktörler) tarafından refahın nasıl dağıtıldığını ve bu süreçte bireyin cinsiyet, yaş, sınıf ve etnisite gibi kişisel özelliklerinin dağıtıma nasıl bir etki yaptığını anlamaktır. İkinci hedef ise vatandaşların refahın dağıtımı ve refah kurumlarıyla ilgili algılarını ve sosyal politika beklentilerini ortaya koymaktır. Son olarak ise ortaya çıkan sonuçları toplumun farklı kesimleriyle (siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları vb.) paylaşmaktır.
Sosyal politikayı daha geniş anlamda düşünmek gerektiğini vurgulayan Aysan, literatürde de kavramın daha geniş anlamda kabul gördüğünü söyledi. Sosyal politikalar dendiğinde sadece devlet politikaları ya da sadece işçi-işveren arasındaki ilişkiler değil, toplumun tamamını kuşatan bir politika anlayışı olduğunu dile getirdi. “Sosyal politika” kavramı devleti çağrıştırdığı için bu kavramı kullanmaktansa “refahın dağıtımı” kavramını kullandığını belirten Aysan, aynı zamanda bunu Türkiye’nin refah rejimi olarak nitelendiriyor. Buna göre ülkemizdeki refah rejimini anlamak açısından içerisinde devletin, ailenin, piyasanın ve yerel aktörlerin yer aldığı çok aktörlü bir yapıdan söz etmek gerekiyor. Sadece devlete odaklanan ve orayla eşitlenmiş bir “sosyal politik” kavrayışının son derece güdük bir tablo karşımıza çıkaracağını söylüyor. Örneğin Türkiye’de devletin yanı sıra “aile” ve “yerel aktörler” son derece belirgin bir rol oynamaktadırlar. Çalışmasında yerel aktörleri önemsediğini belirten Aysan yerel aktörleri “vakıflar”, “dernekler”, “hemşerilik ağları” olarak belirtiyor. Bu yerel aktörler refahın dağıtımında Türkiye’ye özgü bir dinamik olarak öne çıkıyor. Ayrıca bireyin özellikleri de refahın dağıtımını etkilemektedir. Örneğin devletin yaşlılara daha fazla refah aktarırken gençlere ve çocuklara daha az refah aktardığını söyleyen Aysan, bu bireysel özelliklerin literatürde çok iyi işlenmediğini vurguluyor. Bu nedenle bireysel özelliklere vurgusu nedeniyle çalışmasının bir ilk olduğunu söylüyor.
Türkiye’deki refah rejimlerine baktığımızda veri olmadan sosyal politika tartışması yapıldığını görüyoruz. Çok genel, veriden bağımsız, yüzeysel analizlerin olduğunu söyleyen Aysan, bu çalışmanın bir nevi bu yüzeysel bilgilerle yürütülen tartışmaya cevap niteliği taşıdığını söylüyor. Araştırmanın nitel ve nicel aşamalarını anlatan Aysan daha önce Türkiye genelinde yapılmış bir sosyal politikalar çalışmasının olmadığını, bu çalışmanın ise ilk olduğunu vurguluyor. Yapılan anket sonuçlarını paylaşan Aysan, refahın dağıtımında devlet ve ailenin rolünün öne çıktığını belirtti. Ankete katılanlara refahın dağıtımında “hangi aktör etkili olmalı” diye sorulduğunda devletin ön sırada olduğu cevabının alındığını söyleyen Aysan, sonrasında ailenin de devlet kadar önemli olduğunu toplumun vurguladığını söylüyor. Bunun da sol literatüre cevap niteliğinde olduğu görüşünü paylaşıyor.
Aysan, niteliksel araştırmalarda kurumlara güvensizlik olduğu bulgusuna ulaştıklarını dile getirdi. Ayrıca bu araştırmalarda piyasa ve STK vurgusunun devlet ve aileden daha az olduğu gözlemleniyor. STK ve piyasanın öne çıktığı kesimlerin daha çok eğitimli kentli kitleler olduğu görülüyor. Sonuç olarak aile, devlet ve yerel aktörler Türkiye’nin refahının dağıtılmasında STK ve piyasaya nispetle çok daha önemli bir rol oynamaktadır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ