İslâmî İlimler-2: Fıkıh Usulü Literatüründe İstıshâb

Nurhayat Haral Yalçı

31 Mart 2009
De­ğer­len­dir­me: Mustafa Demiray
 
Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Sos­yal Bi­lim­ler Ens­ti­tü­sü’nde ya­kın za­man­da ta­mam­la­dı­ğı “İlk Beş Asır Usu­lü’l-Fıkh Li­te­ra­tü­rün­de İs­tıs­hâb De­li­li” baş­lık­lı dok­to­ra te­zi­ni Bi­lim ve Sa­nat Vak­fı Me­de­ni­yet Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin ko­nu­ğu ola­rak ka­tıl­dı­ğı Tez­gâh­ta­ki­ler prog­ra­mın­da biz­ler­le pay­la­şan Nur­ha­yat Ha­ral Yal­çı, ko­nuş­ma­sı­nın başında is­tıs­hâb ko­nu­su­nun usul-ı fı­kıh için­de tek­nik bir ko­nu teş­kil et­ti­ği­ni vurguladıktan sonra te­zin­de fı­kıh usu­lü il­mi­nin ge­li­şi­mi açı­sın­dan önem­li bir asır olan be­şin­ci asır dâ­hil ol­mak üze­re, ilk beş asır usul eser­le­rin­de­ki is­tıs­hâ­ba da­ir mü­la­ha­za­la­rı ve bu de­li­lin ilk dö­nem usul bil­gin­le­ri ta­ra­fın­dan na­sıl al­gı­lan­dı­ğı­na da­ir te­mel yak­la­şım­la­rı or­ta­ya koy­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nı ve bu ko­nu­yu de­ğer­len­di­re­bil­mek için, ara­la­rın­da dört mez­hep âlim­le­ri­nin ya­nı sı­ra İbn Hazm, Ka­dı Ab­dül­ceb­bar, Ebu’l-Hü­seyn el-Bas­rî gi­bi âlim­le­rin­de bu­lun­du­ğu, fark­lı mez­hep ve ekol­ler­den 18-20 mü­el­li­fin eser­le­ri­ni in­ce­le­di­ği­ni ifa­de etti. İn­ce­le­di­ği dö­ne­me ait eser­ler­de fı­kıh usu­lü­nün ve kav­ram­la­rı­nın he­nüz otur­ma­mış ve tam yer­leş­me­miş ol­du­ğu­nu ifa­de eden Yal­çı, bu se­bep­le hem ko­nu­dan hem de mal­ze­me­den kay­nak­la­nan zor­luk­lar­la kar­şı­laş­tı­ğı­nı di­le ge­tir­di.
Ko­nuş­ma­cı, araş­tır­ma­sı­nın baş­lan­gıç so­ru­la­rı ola­rak şun­la­rı or­ta­ya koy­du: Şâ­ri‘in hak­kın­da hiç­bir hü­küm be­lirt­me­di­ği bir alan var mı­dır? Ki­tap ve sün­net­ten, ya­ni sa­yı­ca sı­nır­lı me­tin­ler­den ha­re­ket­le sı­nır­sız olay­la­rın çö­zü­müy­le meş­gul olan, bu çö­züm­le­ri üret­mek için ge­rek­li de­lil ve me­tot­la­rı araş­tı­ran ve hiç­bir ola­yın hü­küm­süz bı­ra­kı­la­ma­ya­ca­ğı ka­na­ati­ni ta­şı­yan müc­te­hid­ler, hak­kın­da hü­küm be­lir­til­me­miş alan­la­ra na­sıl ve ne ka­dar mü­da­hil ola­bi­lir­ler? Bu boş alan­da as­lo­lan hazr mı­dır ibâ­ha mı?
Esas­ta “sa­bit olan şe­yin de­vam­lı­lı­ğı”nı ifa­de eden is­tıs­hâb, fı­kıh usu­lün­de­ki fer‘î de­lil­ler­den bi­ri­dir. Fı­kıh usu­lü âlim­le­ri is­tıs­hâ­bı “Geç­miş­te sa­bit olan bir du­ru­mun -de­ğiş­ti­ği­ne da­ir de­lil bu­lun­ma­dık­ça- hâ­li­ha­zır­da var­lı­ğı­nı ko­ru­du­ğu­na hük­met­mek” ola­rak ta­rif eder­ler. Bu­na gö­re, var­lı­ğı ya­ki­nen bi­li­nen bir şe­yin or­ta­dan kalk­tı­ğı ve ke­za yok­lu­ğu ke­sin ola­rak bi­li­nen şe­yin or­ta­ya çık­tı­ğı hu­su­sun­da şüp­he­ye dü­şül­dü­ğün­de -or­ta­dan kalk­ma ya da or­ta­ya çık­ma­ya da­ir de­lil bu­lun­ma­dı­ğı müd­det­çe- is­tıs­hâb ile hük­me­di­le­rek, ön­ce­den ke­sin ola­rak bi­li­nen du­ru­mun sür­dü­ğü­ne hük­me­di­lir. Ko­nuy­la il­gi­li üç te­mel il­ke­nin (Be­râ­et-i zim­met asıl­dır / Eş­ya­da as­lo­lan ibâ­ha­dır / Şek ile ya­kîn za­il ol­maz) ya­nı sı­ra ben­zer il­ke­le­rin de (As­lo­lan bir za­man­da sa­bit olan şe­yin var­lı­ğı­nı de­vam et­tir­me­si­dir) il­gi­li eser­ler­de hem me­tin hem de kav­ram ola­rak yer al­dı­ğı­nı söy­le­yen Yal­çı, is­tıs­hâb-ı hâl ile ibâ­ha-i as­liy­ye ara­sın­da­ki iliş­ki­ye de dik­kat çek­ti. Bu­na gö­re, “hak­kın­da özel de­lil bu­lun­ma­yan du­rum­lar­da eş­ya­dan ya­rar­lan­ma ve dav­ra­nış­lar­da ser­best ol­mak an­la­mın­da is­tıs­hâb, müc­te­hi­din zih­nin­de yer alan ve akıl­da yer­le­şik bi­rer hü­küm ol­du­ğu ka­bul edi­len as­lî ibâ­ha ve as­lî be­râ­et an­la­yış­la­rı­nın li­te­ra­tür­de tek­nik ola­rak ifa­de edil­miş ha­li gi­bi­dir. Do­la­yı­sıy­la usul eser­le­rin­de ge­nel­lik­le şer‘î de­lil­le­rin so­nun­cu­su ola­rak zik­re­di­len is­tıs­hâ­bın, hak­kın­da hük­mü be­lir­len­me­yen şey­ler­de as­lî ibâ­ha fik­ri­ne ulaş­tır­ma­sı açı­sın­dan, as­lın­da fer‘î de­lil­le­rin il­ki ola­rak dü­şü­nül­me­si müm­kün­dür.”
Nurha­yat Yal­çı, is­tıs­hâ­bın te­rim ola­rak ilk de­fa Ma­li­kî mez­he­bi­ne men­sup İb­nu’l-Kas­sâr’ın eser­le­rin­de gö­rül­dü­ğü­nü, an­cak on­dan ön­ce Ha­ne­fî­ler­den Ces­sâs’ın me­tin­le­rin­de il­gi­li kav­ram­la­ra rast­lan­dı­ğı­nı ve ilk dö­nem­de­ki usul eser­le­rin­de ko­nu­nun da­ğı­nık bir şe­kil­de ele alın­dı­ğı­nı ifa­de et­ti. Ay­rı­ca, bu dö­nem­de­ki usul bil­gin­le­ri­ne is­tıs­hâb ko­nu­sun­da­ki gö­rüş­le­ri­nin ke­lâ­mî gö­rüş­le­riy­le de ala­ka­lı ol­du­ğu­na; hat­ta şe­ri­a­tın vü­ru­dun­dan ön­ce eş­ya­ya da­ir hü­küm­le­ri ve hüsn-kubh me­se­le­sin­de­ki gö­rüş­le­ri­ne gö­re is­tıs­hâb hak­kın­da­ki ba­kış açı­la­rı­nın fark­lı­laş­tı­ğı­na de­ğin­di.
Yal­çı’ya gö­re, ilk dö­nem usul eser­le­rin­de “be­râ­et-i zim­met” ile mad­dî bir borç de­ğil; di­nî mü­kel­le­fi­ye­tin yok­lu­ğu an­la­şı­lı­yor­du; be­râ­et-i as­liy­ye, nef­yü’l-hükm, nef­yü’l-vü­cûb da de­nen bu il­ke­ye gö­re, şer‘ va­rid ol­ma­dık­ça ya da şer‘î de­lil bu­lun­ma­dık­ça her­han­gi bir di­nî yü­küm­lü­lük de doğ­ma­mak­ta­dır.
Ço­ğu li­san­süs­tü öğ­ren­ci ve aka­de­mis­yen olan din­le­yi­ci­le­rin so­ru­la­rıy­la da­ha da açı­lan ko­nu ve tar­tış­ma­lar, Yal­çı’nın, kar­şı­la­şı­lan me­se­le­ler­de müc­te­hi­din önü­nü aç­ma­sı ve kül­lî bir ba­kış açı­sı sun­ma­sı açı­sın­dan çok bü­yük önem ta­şı­yan is­tıs­hâ­bın, ilk dö­nem­de­ki an­la­mı öne çı­ka­rı­la­rak fı­kıh fa­ali­ye­tin­de­ki ye­ri­ni al­ma­sı ge­rek­ti­ği yö­nün­de­ki ka­na­ati­ni pay­laş­ma­sıy­la so­na er­di.
 

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.