Son Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Su Sorunu

Mehmet Şahin

26 Kasım 2005
Değerlendirme: Mesut Taştekin
 
Bilim ve Sanat Vakfı Küresel Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen “Son Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Su Sorunu” başlıklı seminerin konuğu, Gazi Üniversitesi araştırma görevlisi Mehmet Şahin’di. Şahin, su sorunu üzerinde yüksek lisansını tamamlamış ve halen de konu ile ilgili araştırmalarını devam ettiren bir araştırmacı. Seminerde Şahin konu ile ilgili ilginç tespitlerde bulundu. 
 
Şahin’e göre, bugün bölgesel ve küresel değişimler sonucu, Türkiye’nin 1980’lerden beri savunduğu “Üç Aşamalı Plan” politikası sürdürülebilirliğini kaybetmiştir. Bu noktada Üç Aşamalı Plan’a kısaca değinen Şahin, Türkiye’nin bu politikasının 1980’lerden sonra oluşmaya başladığını belirtti. Bu Üç Aşamalı Planın birinci aşamasında havzadaki su kaynaklarının envanter çalışması, ikinci aşamasında toprak kullanımı ve ürün çeşidine bağlı olarak toplam su tüketim ihtiyacının belirlenmesi ve son aşamasında da kıyıdaş ülkelerin toprak ve su kaynaklarının değerlendirilmesi öngörülmüştü. Tabiî bu noktada Türkiye ile aşağı kıyıdaş ülkesi olan Suriye’nin Fırat-Dicle suları konusunda aynı tanımı paylaştığını söyleyemeyiz. Şahin, ayrıca Ortadoğu’da yaşanan su kıtlığı nedeniyle, Türkiye’nin bu sorunu gidermeye yönelik bir “Barış Suyu Projesi” gündeme getirdiğini ancak, bu projenin bölge ülkelerinin projeye dair olumsuz tavırlarından dolayı gerçekleşmediğini belirtmiştir. Bunun nedeni bölge ülkelerinin bölgede üstünlük kurma mücadelesi içinde olduğunu düşündükleri Türkiye’nin su ile ilgili politikalarına kuşkuyla yaklaşmalarıdır. Aslında Şahin’in bu konuda ifade ettiği durum, Türkiye’nin bölgesel düzeyde, karşı karşıya kaldığı siyasal sorunlar ve önyargılarla birlikte toplumsal bakış açılarını da yansıtan, tarihsel oryantalist bakış açılarını ele veren bir görünüm sunmakta.
 
Şahin, Türkiye’nin su sorununda mevcut uygulanan Üç Aşamalı Planın niçin uygulanamazlığını şu ilginç tespitte bulunarak açıkladı. Şahin’e göre, bugüne kadar Türkiye’nin bölgesel düzeyde bu sorunda muhatabı Irak ve Suriye idi. Ancak ABD’nin 2003 yılında Irak’a karşı başlattığı savaş sonucunda, bugün gelinen aşamada ABD Irak’ı kontrol eden bölge dışı bir güç konumundadır ve Irak’ın yeniden yapılanmasında süreci belirleyici bir devlettir. Artık Türkiye’nin güneydoğusunda Irak ve Suriye ile birlikte ABD de komşusu olmuştur. Ayrıca Türkiye, AB’ye üyelik sürecinde olan bir ülkedir ve Ortadoğu’da ABD’nin Irak’a müdahalesi ile ortaya çıkan bir Kürt devleti oluşması sorunu vardır. Tüm bunların neticesinde, Şahin’in tespit ettiği gibi, Türkiye’nin su politikasında muhatap taraflar artmıştır. Neticede, Türkiye’nin komşularıyla olan sorunları çözmesi gereği noktasında AB, bölgesel düzeyde de Irak ve Suriye yönetimleri ile birlikte ABD, Kuzey Iraklı Kürtler ve İsrail sorunun tarafları haline gelmişlerdir. Şahin bu noktada, AB’nin konuyla ilgisini 6 Ekim 2004’te açıklanan İlerleme Raporu’nda dillendirdiği, su sorununa dair Topluluk politikalarının bu soruna bağlı olarak geliştirilmesinin gerekli olduğu ifadesiyle konuyu gündemine aldığını belirtmiştir. Şahin, mevcut durumu ve Türkiye’nin uyguladığı politikayı bu şekilde açıkladıktan sonra, bütün bu değişimlere binaen, Türkiye’nin uluslararası hukuku da dikkate alarak kapsamlı bir su politikası benimsemesi gerektiğini belirtti. Aynı zamanda sorunun bir ulusal güvenlik boyutunun olmasından dolayı, çalışmaları hâlâ devam eden GAP projesinin öncelikle bitirilmesi ve bu amaçla GAP’ın devlet politikası niteliğinin daha da artması gerektiğini ifade etti.
 

Şahin’in tespit ettiği bir başka husus da, konuyla ilgili politikalarında inisiyatifini kaybetmemesi için, Türkiye’nin dış baskılara maruz kalmadan aşağı kıyıdaş ülkelerle işbirliği sürecini artırması gerektiğidir. Uluslararası politikada, devletlerin çıkarlarının korunması veya arttırılması mücadelesinin verildiğini belirten Şahin, Türkiye’nin bu noktada, ulusal çıkarlarını gözardı etmeksizin bölgesel barışı ve işbirliğini önceleyecek çözümlere önem vermesi gerektiğini ifade ederek, konunun salt bir su sorunu olmadığını, gelecekte Ortadoğu’nun en önemli sorunlarının başında yer alacağını ve hatta şimdiden su savaşları tartışmalarının başladığını anlattı. Bu noktada Türkiye’nin, su sorunuyla ilgili olarak tarihî ve dinî açılardan yakın bulunduğu Ortadoğu ülkelerine karşı salt iyiniyete dayanan bir politika izleyemeyeceğini ve konunun aynı zamanda ulusal çıkarlarla da ilgili olduğunu vurguladı. Şahin’in su sorunu konusundaki bu semineri, ilgimizi çektiği gibi, yaşanan bölgesel değişimler bağlamında politikanın nasıl değişime uğrayacağı konusunda da ufuklar açtı.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.