Osmanlı Döneminde Balkanların Şekillenmesi: Kuzey Yunanistan’ın Fethi

Heath Lowry

15 Şubat 2014
Değerlendirme:
Tuba Nur Saraçoğlu

Balkan Tarihi konuşmalarının ikincisinde uzun süredir çalışmalarını Batı Trakya ve Doğu Makedonya üzerine yoğunlaştıran Heath Lowry misafir edildi. Balkanlardaki Osmanlı mimari eserlerinden hareketle Osmanlı’nın Balkanlara nüfuzunu anlatan Lowry, öncelikle erken dönem Osmanlı tarihi açısından Anadolu kadar Trakya’nın da önemine dikkat çekti. Ona göre on dördüncü yüzyıla ait yazılı kaynaklar yeterli olmasa da Trakya’daki mimari eserler Osmanlı tarihi için mühim birer kaynak kabul edilebilir.

Osmanlı’nın Balkanlar’daki ilk duraklama noktası Pythion (Pityon: Burgos) ile başladık Lowry ile fotoğraflar eşliğindeki Balkan gezimize. Osmanlı kaynaklarında Hacı İlbey Burgosu olarak geçen Hacı İlbey ve Evrenos Gazi’nin 1357’de fethettiği ilginç bir Bizans kalesi burası. Kule, 1331 senesinde Kantakuzenos tarafından hazine olarak yaptırılmıştır. Lowry’ye göre, Osmanlılar bir yeri fethettiğinde o yerin ismini değiştirmeyi pek tercih etmezler, yalnızca söyleyişleri dil açısından kolaylaştırırlardı. Kantakuzenos’un yaptırdığı kulenin dışında bir kule daha vardır, burada. Bu kuleye ise Hacı İlbey kulesi diyorlar ki bu adlandırma kulenin onun tarafından yaptırıldığının işaretidir. Hacı İlbey ve Evrenos Gazi, Pythion Kalesi’nin etrafındaki yerleşim yerlerine akınlar yaparlar. Kuzeyde Edirne ve güney batıda Dimetoka bu yerler arasında. Dimetoka savaşmadan teslim edildiği için oradaki yerli halka kale içinde kalma hakkı tanınmış, kiliselerine ve mallarına dokunulmamıştır. Dönemin nüfus kayıtlarındaki kale içinde ve dışında yaşayan Müslüman oranları dikkate alındığında dışarıda çok daha fazla Müslüman olduğu görülür ki bu da kale içinde yerli halkın yaşadığı bilgisini desteklemektedir. Ayrıca, Sultan Mehmed Çelebi Cami olarak da bilinen Yıldırım Bayezid Cami (1395-1420) kale dışında inşa edilmiştir. Yapımı, Yıldırım Bayezid tarafından başlatılan bu cami oğlu Mehmet Çelebi tarafından tamamlanmıştır. Yeni bir Osmanlı şehri bu cami etrafında oluşur. Yıldırım bir de hamam yaptırmıştır. Fısıltı Hamamı diye de bilinen Oruç Paşa Hamamı takriben 1400’de yapılıyor. Balkanların en eski hamamlarından biri olan bu hamamın şimdilerde restore edildiğini öğreniyoruz, Lowry’den. Yine Oruç Paşa’ya ait türbe de burada bulunuyor. Benzer şekilde Edirne’de de Osmanlı’nın en eski yapıtları Edirne surlarının dışında inşa edilir. Bunların en eskisi olan Eski Cami dahi bu surların dışındadır. Burada da yepyeni bir Osmanlı şehri görürüz. Bir sonraki durağımız Gümülcine. 1363’te Evrenos surlarla çevrili bir başka şehri; Gümülcine’yi alır. 1430’ların başında yazılan bir seyahatnamede şaşkınlıkla ifade edildiğine göre surların içinde kilise vardır ve Rumlar suriçinde oturmaktadırlar, Müslümanlar ise surların dışında. O dönemden kalan Evrenos’un yaptırdığı ev ise surların aşağısındadır. Evrenos’un bu evi daha sonra imaret olarak kullanılır. Önceden şehir surlarının dışında olan bu yapı, şimdilerde cami ile beraber şehrin tam göbeğinde yer almaktadır. On dördüncü yüzyılda birtakım tekkeler de inşa edilir burada. Bunlardan günümüze ulaşanlar da vardır. Seyyid Ali Sultan türbesi en önemlilerinden birisidir. Muayyen vakitlerde onbinlerce insanın geldiği tekke hâlâ aktiftir. Normal zamanda bir tek türbedar ve ailesinin oturduğu yapıda bir de aşevi vardır. Bu aşevi kalabalık insan gruplarını ağırlamak için hizmet verir. Tekkenin tam göbeğinde 600 senelik bir karadut ağacı da bulunmaktadır. Lowry’nin bahsettiği bir başka durak, Osmanlı kaynaklarında Kara Ilıca olarak geçen bölgedir. Burada iki mühim eser mevcuttur: Evrenos’un yaptırdığı bir han ve bir kaplıca. Burada özellikle normal şartlarda bir akıncı beyinin vazifesi olmamasına rağmen Evrenos’un her gittiği yerde hanlar, imaretler ve yollar yaptırmasına dikkat çeken Lowry’ye göre, “O hâlde o hanları kim için yaptırıyor?” sorusunun bir tek cevabı vardır: İtalyan tüccarlar için. Onlar bu yoldan Bursa’ya gelip ipek almakta ve İtalya’ya götürmektedirler.

Surlarla çevrili bir başka şehir Drama’dayız. Şehir 1383’te fethediliyor. Surlarının 1 km aşağısında bir erken dönem Osmanlı camisi vardır. Bu caminin yapıldığı tarihte nüfus kayıtlarına göre burada 150 tane Müslüman yaşamaktadır. Lowry’nin bu cami ile ilgili görüşü; caminin, ihtiyaçları karşılamak maksadıyla değil, “biz geldik ve hiçbir yere gitmeyeceğiz” mesajını vermek kastıyla yaptırıldığı yönündedir. Nitekim bu caminin etrafına yine çarşı ve mektepler kurulur. Drama’nın tam göbeğinde olan bu cami şu anda bir kilisedir. Sonraki uğrağımız Evrenos’un yine aynı yıl fethettiği Siroz’dur/Serez’dir. Burada ilk yapılan cami ise Çandarlı’nın surların 1 km aşağısında yaptırdığıcamidir. Diğer yerler gibi, teslim olduğu için Siroz’da da herhangi bir kilise camiye çevrilmemiştir. Bu bilginin on sekizinci yüzyılda yazılan Yunanca kroniklerde de yer aldığını ekleyen Lowry’nin ifadesiyle, Serez’de hâlâ hiçbir zaman cami yapılmamış üç Bizans kilisesi vardır. Osmanlılar şehri alıp yepyeni bir Osmanlı şehri inşa etmişlerdir.

Öte taraftan bu bağlamda üzerinde durulması gereken önemli bir başka husus surlarla çevrili şehirlerin su ihtiyacıdır. Nitekim, sur içindeki sarnıç suları hem abdeste uygun değildir hem de şehrin dışına çıkması problemlidir. Hamamda ve camide ise suya ihtiyaç vardır. Mevcut su kemerlerinin varlığı bu şekilde izah edilebilir. Dimetoka, Gümülcine ve Serez’de on dördüncü yüzyıl sonuna doğru bu yapıları görmek mümkündür.

Evrenos’un ve konuşmanın son durağı Balkanlarda ilk kurulan Osmanlı kasabası veya şehri, bugünkü Yenice Vardar’dır (Giannitsa). Lowry’nin verdiği bilgiye göre Yenice Vardar, Evrenos’un atlı akıncılarını alabilecek büyük bir ovadır. Evrenos ölünce onun oradaki sarayı Gümülcine’deki gibi imarete çevrilir. Evrenos’un türbesi de Yenice Vardar’dadır. Çok mühim bir ziyaretgah olan bu türbede önceleri Evrenos’un zırhı ve okuduğu Kur’an-ı Kerim mevcutken, bunlar şimdi Harbiye Askeri müzesinde sergilenmektedir. Kur’an-ı Kerim’i 1386-1387 senesinde Fergana’da yazılmıştır ve bu tarih Evrenos’un hacca gittiği seneye denk gelmektedir. Ayrıca, türbenin restorasyonu sırasında Evrenos’un kabri açıldığında pişmiş topraktan 37 tane tespih tanesi bulunmuştur. Pişmiş topraktan tespih dünyada yalnızca Kerbela’da yapıldığı için Evrenos, bu tespihi de ya hacca giderken ya da dönerken edinmiş olmalıdır, Lowry’e göre.

Son olarak Evrenos ailesinin nüfuzuna ve aile ile yaptığı bir seyahate değinen Lowry, Evrenos imaretinin işlevinin 1363’ten 1900’e kadar sürdürdüğü bilgisini verdi. Oldukça zengin bir aile oldukları için kurulan imarethaneler uzunca yıllar boyunca Balkan halkına hizmet etmiştir.

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.