Bir Üst Düzey Yöneticinin Hayatından Kesitler

Ahmet Ertürk

8 Mayıs 2010
De­ğer­len­dir­me: Neslihan Sözeri
 
“Ba­şa­rı­lı in­san­la­rın ka­rar anı”, “On­lar na­sıl yö­ne­ti­yor­lar?”, “CE­O’la­rın bil­ge­li­ği”, “Yö­ne­ti­ci­nin kı­la­vu­zu”… Bu baş­lık­lar, her­han­gi bir ki­tap­çı­nın yö­ne­ti­me da­ir raf­la­rı­nı dol­du­ra­bi­le­cek ki­tap isim­le­ri­dir. Hep­si bi­ze, yö­ne­ti­me da­ir ka­ran­lık­ta kal­mış nok­ta­la­rı âde­ta bir ge­ce, “ha­min­ne­nin ku­la­ğı­mı­za bir sır­rı fı­sıl­da­ma­sı” gi­bi an­la­ta­ca­ğı­nı va­at eder. Yö­ne­tim us­ta­sı­nın her­kes­ten sak­la­dı­ğı “püf nok­ta”sı­nın ken­di say­fa­la­rın­da ol­du­ğu­nu söy­ler, ba­ğı­rır, çı­ğırt­kan­lık ya­par. Bir ta­ne­si­ni da­ya­na­maz alıp oku­ruz. Ki­ta­bın son say­fa­sı­na ge­lip ka­pa­ğı­nı ka­pat­tı­ğı­mız­da ise di­li­miz­de kek­rem­si bir tat var­dır. Oy­sa “Et­kin Yö­ne­tim Söy­le­şi­le­ri”ne da­vet et­ti­ği­miz Ah­met Er­türk, 6 yıl­lık TMSF ve ön­ce­sin­de­ki 29 yıl­lık yö­ne­tim tec­rü­be­sin­den yo­la çı­ka­rak, te­ori­de sı­ra­dan gi­bi gö­rü­nen ama pra­tik­te ger­çek­leş­ti­ril­me­si zor ve ira­de is­te­yen gü­zel nok­ta­la­rı bi­zim­le pay­laş­tı. “Ka­mu yö­ne­ti­ci­li­ği, in­sa­nî de­ğer­ler üze­ri­ne in­şa edi­lir” ve­ciz sö­züy­le be­ra­ber Er­türk, “Ka­mu yö­ne­ti­ci­si na­sıl ol­ma­lı? Han­gi de­ğer­le­re, ka­rak­te­re ve ba­kış açı­sı­na sa­hip ol­ma­lı?” gi­bi so­ru­la­rın ce­vap­la­rı­nı ak­tar­dı.
Bir ka­mu yö­ne­ti­ci­si­nin in­sa­nî de­ğer­le­re sa­hip ol­ma­sı, ba­zı hu­sus­lar­da ira­de­li ve il­ke­li ol­ma­sı­na bağ­lı­dır. Bir yö­ne­ti­ci, özel­lik­le de ka­mu yö­ne­ti­ci­si, aşa­ğı­da­ki mad­de­le­re dik­kat et­me­li­dir:
• Ma­ka­mın ken­di­si­ne sağ­la­dı­ğı fay­da­la­ra kar­şı “müs­tağ­ni” ka­la­bi­li­yor mu?
• Eki­bi­ni kim­ler­den oluş­tur­du? Yol ar­ka­daş­la­rı­nı se­çer­ken kri­ter­le­ri ney­di?
• Şir­ket­ler için ya­pı­lan SWOT (Üs­tün­lük­ler, Za­yıf­lık­lar, Fır­sat­lar ve Teh­dit­ler) ana­li­zi­ni ken­di­si için (ya­ni bi­rey­sel SWOT ana­li­zi) yap­tı mı?
• Çiz­gi­sin­den ay­rıl­ma­ya baş­la­dı­ğın­da ha­re­ke­te ge­çen, “ken­di­si­ni hak­lı gös­ter­me me­ka­niz­ma­la­rı”nın far­kın­da mı?
Er­türk’ün bah­set­ti­ği bu mad­de­le­ri söy­le­şi­ye da­ya­na­rak aça­lım:
Ka­mu­da gö­rev alan bir ki­şi­nin ön­ce­lik­li ama­cı, özel şir­ket­ler­de ol­du­ğu gi­bi, sa­de­ce kâr et­mek de­ğil­dir. Kâ­rı sa­de­ce ka­mu hiz­me­ti­ni de­vam et­ti­re­bil­mek adı­na ger­çek­leş­ti­rir. Bu­ra­dan an­la­ya­bi­li­riz ki ka­mu­da yö­ne­ti­ci ol­mak, ev­ve­la in­sa­nî de­ğer­le­ri ön plan­da tut­ma­yı, ma­ka­mın ge­ti­re­bi­le­ce­ği gay­ri­ah­lâ­kî rant­lar ve fay­da­lar uğ­ru­na ka­mu hiz­me­ti­ni fe­da et­me­me­yi ge­rek­ti­rir. Ak­si tak­dir­de yö­ne­ti­min du­ru­mu, ge­nel fay­da için in­şa edil­miş bir ku­ru­mu, tüm ba­sit in­san­la­rın yap­tı­ğı gi­bi –bir fa­re mi­sa­li– ke­mir­mek­ten baş­ka bir şey ol­ma­ya­cak­tır. Bir kıs­sa­da, Hz. Ömer’in ken­di­si­ne he­di­ye edi­len bir el­ma­yı tek­rar ge­ri gön­der­di­ği an­la­tı­lır. Se­be­bi so­rul­du­ğun­da ise şu ce­va­bı ve­rir: “Ben bu­ra­da yö­ne­ti­ci ol­ma­say­dım bu ba­na he­di­ye edi­le­mez­di. Dev­let, ba­na bu­ra­da­ki eme­ği­min kar­şı­lı­ğı­nı ve­ri­yor. Bu el­ma, ha­ram­dır.”
“Ma­ka­mı kö­tü­ye kul­lan­mak, bi­linç­li ya da bi­linç­siz ola­rak çı­kar­la­ra araç edin­mek” son mad­de ile çok bağ­lan­tı­lı­dır. Zi­ra ki­şi, bel­li il­ke­le­re sa­hip ol­sa bi­le çiz­gi­sin­den ay­rıl­ma­ya baş­la­dı­ğı za­man –bu, ma­ka­mı­nı kö­tü kul­lan­mak ya da ki­şi­sel ha­ya­tın­da­ki de­ğer­le­rin­den ödün ver­mek ola­bi­lir– dev­re­ye he­men “ama” me­ka­niz­ma­la­rı gi­rer. Ya “Ben bu­nu yap­tım ama her­kes ya­pı­yor” ya da “Bu yap­tı­ğım doğ­ru de­ğil; ama ben bu­nu, şu de­ğer­le­ri ger­çek­leş­tir­mek için yap­tım” der. Unut­ma­mak ge­re­kir ki hay­ra ha­ram­la ya da şer­le va­rı­la­maz. Sü­te dam­la­yan bir dam­la ze­hir bi­le onun içi­le­mez ol­ma­sı­na kâ­fi ge­lir. “Her­kes ya­pı­yor” man­tı­ğı ise, her­han­gi bi­ri ol­ma­yı ka­bul et­miş­lik de­mek­tir ki bu da ba­şa­rı­sız bir yö­ne­ti­me adım at­mak­tır.
Bir eki­bi kim­ler­den oluş­tur­du­ğu­nu­za ba­ka­rak işin so­nu­cu­nu ra­hat­lık­la tah­min ede­bi­lir­si­niz. Zi­ra her­kes ken­din­den bir renk, bir usul ka­ta­cak­tır o işe. Eğer ça­lış­kan, ah­lâk­lı, ekip ru­hu­na sa­hip in­san­lar seç­miş­se­niz ba­şa­rı­ya ya­rı ya­rı­ya ulaş­mış­sı­nız de­mek­tir. Si­zin fi­kir­le­ri­ni­ze zıt, ne­ma­lan­ma zih­ni­ye­tin­de, ken­di­ni ön pla­na çı­kar­ma ça­ba­sın­da in­san­lar seç­miş­se­niz bu in­san­lar en ya­kın za­man­da bun­la­rı or­ta­ya ko­ya­cak­lar­dır. Ça­lış­mak zo­run­da kal­sa­nız, “ah­lâk­sız ama çok ça­lış­kan bi­ri” ye­ri­ne “ah­lâk­lı ama ça­lış­kan ol­ma­yan ki­şi­yi” ter­cih et­me­li­si­niz. Çün­kü ah­lâk­sız­lık bu­la­şı­cı­dır, tem­bel­lik ise de­ğil­dir.
Şir­ket­ler için ya­pı­lan SWOT ana­liz­le­ri, bir­çok şir­ke­tin güç­lü ve za­yıf yön­le­ri­ni ve sek­tör­de­ki du­ru­mu­nu ob­jek­tif ola­rak or­ta­ya ko­yar. Da­ha­sı şir­ket, SWOT ana­li­zin­de­ki so­nuç­la­ra gö­re han­gi stra­te­ji­yi iz­le­ye­ce­ği­ni de be­lir­ler. SWOT ana­li­zi şir­ket­ler için ha­ya­tî bir tah­lil, er­ken teş­his im­kâ­nı ve­rir. Er­ken teş­his ise ço­ğu za­man ha­yat kur­ta­rır. Ki­şi, ken­di SWOT ana­li­zi­ni ya­pa­bi­lir­se, pek çok ha­ta­yı ön­le­ye­bi­lir. “Ha­ta­lar, en bü­yük öğ­re­ti­ci­dir; an­cak ka­ri­yer ha­ya­tı­nı­zı da son­lan­dı­ra­bi­lir.” Ha­ta­la­rı en­gel­le­me­nin yo­lu, ki­şi­sel SWOT ana­li­zin­den ge­çer. An­cak bu ana­li­zi yap­mak, şir­ket­ler­de ya­pıl­dı­ğı ka­dar ko­lay de­ğil­dir. Çün­kü ki­şi ek­sik ve za­yıf yön­le­ri­ni ken­di­ne iti­raf ede­mez ya da bun­la­rı ken­din­de gö­re­mez. Bu du­rum­da ki­şi, gü­ven­di­ği in­san­la­rın uya­rı­la­rı­nı göz önü­ne al­ma­lı, gu­rur me­se­le­si yap­ma­ma­lı, bi­la­kis bu tür uya­rı­la­ra se­vin­me­li­dir. Zi­ra hü­küm­dar­la­rın ve kral­la­rın ik­ti­dar­la­rı­nı kay­bet­me­le­ri, et­raf­la­rı­nın “şak­şak­çı­lar” ile çev­ri­li ol­ma­sın­dan kay­nak­la­nır. “Şeyh uç­maz, uçu­ru­lur” de­yi­mi bu­nu ye­te­rin­ce özet­ler.
Er­türk, iyi yö­ne­ti­ci­li­ğe da­ir bir­kaç mad­de ver­di bi­ze. Bun­lar, her za­man gö­zü­mü­zün önün­de ol­du­ğu için ba­sit al­gı­sı uyan­dı­ran, fa­kat uy­gu­la­ma­sı ira­de ve bi­linç ge­rek­ti­ren önem­li mad­de­ler­dir. Sa­de­ce iyi bir yö­ne­ti­ci ol­ma­ya de­ğil, ni­te­lik­li bir in­san ol­ma­ya da gö­tü­ren yol­lar­dır. Her­kes evin­de –an­ne ve ba­ba ola­rak-, işin­de –iş­ve­ren, öğ­ret­men vs. ola­rak– yö­ne­ti­ci ol­du­ğu için, en azın­dan “in­san” ol­ma­ya ça­lış­tı­ğı­mız için, bu mad­de­ler ku­şa­tı­cı­dır ve her­ke­si il­gi­len­di­rir. Za­ten yö­ne­ti­ci ol­mak da en baş­ta ni­te­lik­li in­san ol­mak­tan geç­mez mi?
 

EDİTÖRDEN

SEMİNERLER

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.