- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- DÎVÂN ARŞİV
- SAYI 33 YIL: 2012
SAYI 33 YIL: 2012
8 Ocak 2013 Salı
Dîvân’ın 33. sayısında fıkıh ve İslam felsefesi ağırlıklı bir muhteva ile huzurunuzdayız. Bu sayımızda yazılarımız başlıca iki ağırlık noktası etrafında temerküz etti: ilmihâlkavramı ve fıkıh usulü. M. Cüneyt Kaya “felsefe ilmihali”, Sami Erdem “ahir zaman fıkıh ilmihali” ve Özgür Kavak “siyaset ilmihali” olarak tanımlanabilecek metinleri bize tanıtırken Osman Güman, Mehmet Özşenel, Soner Duman ve diğer makalesiyle Özgür Kavak, çalışmalarını fıkıh usulü meseleleri üzerine inşa ediyorlar. M. Talha Çiçek’in yakın tarihe ve Mehmet Birgül’ün felsefe tarihine dair çalışmalarıyla bu sayımız tamamlanıyor.
İlk makalemizde M. Cüneyt Kaya meşhur bir Şâfiî fakihi ve mantıkçı olarak tanınan Sirâceddin el-Urmevî’yi ve bir tür “felsefe ilmihâli” olarak değerlendirdiği eserini ele alıyor. “Bir ‘Filozof’ Olarak Sirâceddîn el-Urmevî (ö. 682/1283): Letâifü’l-hikmeBağlamında Bir Tahlil Denemesi” başlıklı çalışmasında Kaya, bir yandan Selçuklu Konya’sında “başkadı” olarak görev yapan bir yandan da İbn Sînâ ve Gazzâlî sonrasında Fahreddin er-Râzî tarafından temel çerçevesi oluşturulan “müteahhirûn” dönemi düşüncesinin önemli bir temsilcisi olan Urmevî’nin önce eğitimi, hocaları ve öğrencileri üzerinden hayat hikâyesini tespit etmeye çalışıyor, sonra da başlıca eserlerinden biri olan ve Anadolu Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvûs’a ithaf ettiği Farsça Letâifü’l-hikme’den hareketle felsefî görüşlerini ortaya koyuyor. Urmevî tarafından Fahreddin er-Râzî’nin yarım kalan el-Letâifü’l-gıyâsiyyeadlı eserinden hareketle telif edilmiş olan ve az sayıda otobiyografik malumat da içeren bu eserin, “hikmet-i ilmî” ve “hikmet-i amelî” şeklinde iki ana bölümden oluşmakla beraber mahiyeti itibariyle kelam ve felsefenin bir tür “karışım”ından meydana gelmiş yeni bir türü temsil ettiğini söyleyen Kaya’ya göre “Bu yeni tür, teorik kısmı itibariyle kelâm, pratik kısmı itibariyle de felsefe geleneğinden beslense de her iki kısmın gerek taksim, gerek muhteva gerekse işleniş tarzında teknik tartışmalara girilmeyip bu alanların uzmanlarına hitap etmekten ziyade ‘kolay anlaşılır’ ve ‘öğretici’ olmanın ön planda tutulduğu görülmektedir (...). Urmevî’nin meseleleri ele alırken sık sık âyet, hadis, peygamber kıssaları, kelâm-ı kibâr, şiir ve hikâyelere başvurması ve son derece kolay ve akıcı bir üslup kullanması, eserin ‘öğretici’ niteliğini destekleyen unsurlardır.” Letâifü’l-hikme’nin bu özelliklerini dikkate alan Kaya, eseri -tıpkı kaynağı durumundaki Râzî’nin el-Letâifü’l-gıyâsiyye’si gibi- teorik ve pratik hikmete dair kaleme alınmış bir tür ‘ilmihal’”, bir “felsefe ilmihâli” olarak değerlendiriyor.
Dîvân: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi
Sunuş metninin devamı ve yazıların özetleri için bkz.
http://www.divandergisi.com
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ