- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- TALİD ARŞİV
- 13 - Türk Mimarlık Tarihi
13 - Türk Mimarlık Tarihi
4 Nisan 2009 Cumartesi
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi’nin elinizdeki sayısı Türk Mimarlık Tarihi’ni konu ediniyor. Sayı genel olarak değerlendirme yazılarından, bibliyografyalardan, söyleşilerden, kaynak, kişi, kurum ve eser tanıtımlarından oluşuyor.
Türk Mimarlık Tarihi’ni konu edinen sayımızın değerlendirme yazılarından ilki Halil İbrahim Düzenli’nin “Fiziksel İnşadan Metinsel İnşaya: Türkiye’de Mimarlık Tarihi ve Tarihçiliğinin Serüveni”, mimarlık tarihi çalışma alanını tanımlayabilmek için öncelikle mimarlık bilgi alanının şekillenişine vurgu yapıyor. Mimarlığın Batı’da bir bilgi alanı haline gelişi ve mimarlıkla ilgili literatürün oluşumu, tarihte inşa edilmiş yapıların farklı farklı metodoloji ve niyetlerle metne geçirilmesiyle başlıyor. Düzenli, bu sebeple mimari bilginin metne geçirilmesi sürecinin mimarlık tarihi alanının doğuşuyla doğrudan bağlantılı olduğunu savlıyor ve bu süreci Batı’dan ve Türkiye’den örneklerle açıklıyor.
Gülru Necipoğlu ve Sibel Bozdoğan’ın kaleme aldığı “İçiçe Geçmiş Söylemler: ‘Diyar-ı Rum’ Mimarlığı Tarihyazımındaki Oryantalist ve Milliyetçi Mirasların Sorgulanması” başlıklı yazı mimarlık tarihyazımının geldiği nokta açısından önemli gözüküyor. Her şeyden önce Türk, Türkiye gibi etnik ve coğrafi tanımların yerine “Diyar-ı Rum” tabirinin daha uygun olacağını belirtiyorlar. Söz konusu isimlendirmelerle işe bağlayan mimarlık tarihçilerinin eleştirisini yapıyor, mimarlık tarihyazımındaki oryantalist ve milliyetçi söylemleri sorguluyorlar.
Ali Uzay Peker “Anadolu Selçuklu Mimari Tarihinde Anlam Araştırmaları”nda Anadolu Selçuklu dönemi mimarlık tarihi araştırmalarını “taksonomik” (sınıflandırıcı, betimlemeci) ve “hermenötik” (anlam/yorum) çalışmalar şeklinde ayırıyor. Peker, anlam araştırmalarından oluşan literatüre bu alanın önemli araştırmacıları ve üretimleri üzerinden bakıyor.
Türk mimarlık tarihi literatüründe Osmanlı dönemi iki genel değerlendirme yazısıyla ayrıntılandırılıyor. Bu bağlamda, Osmanlı mimarlık tarihi araştırmalarında Mimar Sinan üzerine oluşan literatürü Selen Bahriye Morkoç “Sinan Historiyografisine Global Bir Bakış” isimli yazısında irdeliyor. Morkoç, “Ulusal kabüllerde Sinan”, “Türk Milelanj’ı Sinan”, “Dünden bugüne Sinan” şeklinde üç alt başlıkta Sinan’ın algılanma ve üretilme biçimlerini sorunsallaştırıyor. 19. yüzyıldaki üretimleri ise Göksun Akyürek “Tanzimat Döneminde
Mimarlığın Değişen Bilgisi: Fenn-i Mimari, Gazeteler ve Diğerleri” yazısında gündeme getiriyor. Yazısının giriş kısımlarında “Klasik” dönemden 19. yüzyıla kadar olan metinlere değinen Akyürek, sonrasına Tanzimat dönemi üzerinde yoğunlaşıyor ve mimarlık bilgisinin nasıl değiştiğini Fenn-i Mimari gibi kitaplar ve gazetelerdeki yazılar aracılığıyla değerlendiriyor.
Selçuklu ve Osmanlı dönemleri bu şekilde irdelendikten sonra son yıllarda giderek artan bir literatüre sahip olan Cumhuriyet dönemi mimarlık literatürü Elvan Altan Ergut’un “Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı: Tanımlar, Sınırlar, Olanaklar” isimli değerlendirme yazısıyla derli toplu hale geliyor. Bu yazıda, literatürün Batı’daki mimarlık tarihi çalışmalarıyla karşılaştırmalı olarak sunulması dikkate değer bir diğer nokta olarak gözüküyor.
Ergut’un genel değerlendirme metninden sonra Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihyazımını değişik açılardan yorumlayan üç yazı sıralanıyor. Yusuf Civelek “Mimarlık, Tarihyazımı ve Rasyonalite: XX. Yüzyılın İlk Yarısındaki Modern Türk Mimarisinde Biçime Dayalı Sembolik Söylem Meselesi”nde, Cumhuriyet dönemi Türk mimarlık literatüründe mimari biçim ile içerik arasındaki ilişkiyi kuran söyleme odaklanıyor. Pratikteki “milli mimari” uygulamalarının metinleştirilmesine dair çabalar anlatılıyor. Yazıda hem bir söylem analizi
yapılıyor, hem de Cumhuriyet dönemi metinlerinin tarihyazımı eleştirisi açısından kullanılabilirliği örneklendiriliyor.
“Cumhuriyet Sonrası Kalkınma Hareketi Olarak Sanayileşme ve Mekânsal Değişim” adlı yazısında Burak Asiliskender’in yaptığı şey, Cumhuriyet ideolojisinin bu kez farklı bir perspektiften ve konudan okunmasına yönelik bir çaba olarak görünüyor. Ayrıca metnin sonuna eklenen Erken Cumhuriyet dönemi sanayi yerleşkeleri üzerine yapılan çalışmalara ilişkin bibliyografya, sanayi yerleşkeleri-ideoloji ilişkisi, değişen yaşam çevresi, endüstri mirasının korunması gibi konuların, henüz yeterince işlenmemiş de olsa, mimarlık tarihi
açısından ne derece imkanlar barındırdığını kanıtlıyor.
Tayfun Gürkaş ise yine erken dönem Cumhuriyet mimarlık tarihyazımına farklı bir cepheden yaklaşıyor. Gürkaş “Bir Mimarlık Tarihi Alanı Olarak Türkiye’de Peyzaj Mimarlığı Tarihi ve Peyzaj Mimarlığı-Devlet İdeolojisi İlişkisi”nde, açık alanların ve parkların tarihinin bir mimarlık tarihi çalışma sahası olarak düşünülebileceğini ve devlet ideolojisi perspektifinden okunması gerektiğini vurguluyor. Yine yazıyı parklar ve bahçeler üzerine seçilmiş bir bibliyografya takip ediyor.
Gülsün Tanyeli’nin, “Türkiye’de Mimarlık ve İnşaat Teknolojisi Tarihi Araştırmaları: Kısa Bir Tarihçe ve Bibliyografya” adlı yazısı, sayımızın dikkate değer metinlerinden biri. 1910’lardan 2010’a kadar bir asırlık süreç içerisinde mimarlık tarihi araştırmalarında ilgi azlığı, kişisel gözlem eksikliği ve metodolojik yanlışlıklarla malul olan bir çalışma sahasını irdeliyor.
Dönem değerlendirmeleri ve inşaat teknolojisi araştırmalarından sonra mimari yapı tipleri üzerine oluşan literatür ve değerlendirmeler Türk Mimarlık Tarihi sayısının ilgi alanına giriyor. 12. yüzyıldan 20. yüzyıla saray literatürünü Nicole Kançal-Ferrari; hamamları Alidost Ertuğrul; ticari mekânları Tuba Akar; “XIX. yüzyılda Osmanlı’da ortaya çıkan farklı yapı tipleri”ni ise Alidost Ertuğrul’un kaleminden okuyoruz. Bu yazılarda yer alan geniş bibliyografyalar araştırmacılar için kaynakları bir araya getiriyor.
Mimarlık tarihi alanının önde gelen üç ismiyle yapılan samimi söyleşiler alanın tarihine bireysel bakış açılarını örneklendiriyor. Uğur Tanyeli, Gülru Necipoğlu ve Sibel Bozdoğan bu anlamda konuğumuz oldu. Söz konusu üç bilim insanının hayat öyküleri, mimarlık tarihine yönelmelerinin işaretleri, kendi çalışma aralıklarındaki literatürü değerlendirmeleri ve alanın geleceğine dair projeksiyonları bu üç söyleşiyi önemli kılıyor. Üç söyleşi Türk mimarlık tarihçilerinin İstanbul, Ankara ve Amerika’daki maceralarını örneklemekle birlikte mimarlık-sanat tarihi ilişkileri, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi çalışmalarının hal-i pür melâline dair önemli tespitleri içeriyor.
Uğur Tanyeli ile “Türkiye’de Mimarlık Tarihi Çalışmak ve Osmanlı Mimarlık Tarihyazımı” üzerine gerçekleştirilen söyleşide; mimarlığın ve mimarlık tarihinin Türkiye akademilerindeki, özellikle İstanbul’daki örgütlenme biçimlerine, bireysel tutumların kurumsal yapıya etkilerine ilişkin çok ilginç gözlem ve deneyimler aktarılıyor. Bunun yanı sıra mimarlık tarihçiliğinin Türkiye’deki açmazları ve yeni gelişmeler masaya yatırılıyor.
Akademik yaşamının hemen hemen tümü Amerika’da geçen ve şekillenen Gülru Necipoğlu ile “Amerika’da Osmanlı Mimarlık Tarihi Çalışmak ve Mimarlık-Sanat Tarihi İlişkisi” üzerine yapılan söyleşi ise, ağırlıklı olarak Osmanlı dönemi çalışan bir mimarlık tarihçisinin İslam genel çerçevesi içerisinde ihmal edilmiş bir dönemle ilgili kendine ve alana yer açma çabasını gözler önüne seriyor. Yaklaşık 30 yıllık bu süreç Necipoğlu’nun kendi yayınlarından
da anlaşılabiliyor. Öte yandan Necipoğlu, mimarlık tarihi ile sanat tarihinin birbirinden ayrılamaz iki alan olduğunu, kendisinin de hiçbir zaman meseleye bu ayrımla bakmadığını belirtiyor. Liseden doktoraya kadar geçen bireysel ve akademik yolculuğu buna işaret ediyor.
Sibel Bozdoğan ile yapılan üçüncü söyleşi “Ankara-Amerika Hattında Mimarlık Tarihçiliği ve Cumhuriyet Dönemi Mimarlık Tarihi Araştırmaları” başlığını taşıyor. Başlıktan da anlaşılacağı gibi Cumhuriyet dönemi araştırmaları Bozdoğan’ın çalışmalarını da kapsayacak şekilde değerlendiriliyor. Ayrıca, lisans öğrenimini Ankara’da tamamlamış, ağırlıklı olarak Ankara üzerinde çalışmış bir akademisyenin Amerika’daki bilimsel macerası ve kuramsal yaklaşımının farklı konulara teksif edilmesiyle beliren konumu samimi bir dille aktarılıyor.
Kaynak tanıtımı bölümünde Risale-i Mimariye gibi bir 17. yüzyıl eseri üzerine oluşmuş literatür Gül Kale tarafından derleniyor. Ayrıca, satır aralarında mimarlık tarihçilerinin bu metne yaklaşım biçimlerine yer veriliyor. Bedâyi‘-i Âsâr-ı Osmâniye gibi bir erken 20. yüzyıl metni ve Ressam Hüsnü Bey gibi bir kişilik Gül Cephanecigil tarafından tanıtılıyor. Cephanecigil, bunu yaparken dönemin düşünsel arka planıyla ilgili bilgiler de veriyor.
Faruk Deniz’in çok önemli bilgiler barındıran yazısının özelliği ise, Türkiye mimarlık ve sanat tarihinin ilk doktora çalışmalarından biri olan mimar Turgut Cansever’in hazırladığı tez hakkında ilk defa bu kadar ayrıntılı bir metin kaleme alınıyor olmasıdır. Deniz, Cansever’in doktora tezinin sanat ve mimarlık tarihi alanlarında Türkiye’de yapılan ilk tez olduğunu vurguluyor. Bu çalışmanın mimarlık tarihi literatüründen bahseden yayınlarda neredeyse hiç
dile getirilmemiş olması yazının kıymetini bir o kadar daha arttırıyor.
Turan Açık ve Ömer İskender Tuluk’un birlikte kaleme aldıkları “Osmanlı Mimarlığının Metinsel Dili: Mimarlık Tarihi Yazınında Şer‘iyye Sicillerinin Yeri” başlıklı yazı, Türkiye’nin mimarlık tarihçiliğinde yeni yeni ilgi duyulan yazılı belgelerden olan Şer‘iyye sicillerinin bir mimarlık tarihi kaynağı olarak kullanılabilme potansiyellerini irdeliyor.
Ahmet Erdem Tozoğlu ise Batı dillerinde yazan Türk mimarlık tarihçilerinin üretimlerini ve Batı dillerindeki diğer Türk mimarlık tarihi çalışmalarından bir seçkiyi sunuyor. Tozoğlu, “Türkçe literatürdeki genç kuşaktaki aktif üretim gelecekte Türk Mimarlık tarihine yönelik yabancı akademisyenlerin ilgisini daha da arttıracak gibi görünmektedir” savıyla alana farklı bir açıdan bakıyor.
Ömer İskender Tuluk’un “Cumhuriyet Dönemi Mimarlık Dergileri ve Mimarlık Tarihi Yazıları Bibliyografyası”, Serap Durmuş’un “Türkiye’de Mimarlık Sempozyumları ve Türk Mimarlık Tarihi Bildirileri Bibliyografyası” ve Fulya Üstün Demirkaya’nın “Türkiye ve Şehirlerine Mimarlık Tarihinden Bakmak: Seçilmiş Tez Bibliyografyası” yazıları Türkiye mimarlık tarihi literatürünün ete kemiğe büründüğü başlıca ortamlar olan sırasıyla mimarlık dergilerini, mimarlık sempozyumlarını ve mimarlık tarihi tezlerini konu alıyor. Her üç yazıda yer alan makale, bildiri ve tezlerin geniş bibliyografyaları mimarlık tarihi literatürünün yaklaşık bir asıra yaklaşan birikimini ortaya koyuyor.
Tanıtımlar bölümünde dört kurum ve befl tez tanıtılıyor.
1950’lerden bu yana mimarlık ortamına katkı sunan Mimarlar Odası, yayınları ve etkinlikleri bağlamında N. Müge Cengizkan tarafından tanıtılıyor. Diğer kurumsallaşma çabaları olan İTÜ, ODTÜ ve YTÜ mimarlık tarihi programlarının tanıtımları ise mimarlık tarihinin akademilerde kurumsallaşmasına en önemli örnekler olarak konu ediliyor.
Türkiye’nin en eski mimarlık okullarından olan İTÜ bünyesindeki Mimarlık Tarihi kürsüsünün tarihi İlknur Kolay ve Zeynep Kuban tarafından oldukça ayrıntılı bir biçimde gözler önüne seriliyor. Türkiye mimarlık tarihi serüveninin akademik kurumlardaki şekillenişi açısından son derece önemli bilgiler sunan yazıda 1944-2009 yılları arasındaki macera irdeleniyor.
1965 yılında kurulan ODTÜ Mimarlık Fakültesi bünyesinde 1988’de faaliyete geçen Mimarlık Tarihi Lisansüstü programının amacını Elvan Altan Ergut ve Belgin Turan Özkaya, “mimarlıkla toplumsal ve beşeri bilimler arasında ilişki kurulmasını öngören disiplinlerarası yaklaşımı desteklemek” olarak tanımlıyorlar.
Alev Erkmen 1999 yılında YTÜ Mimarlık Fakültesi’nde kurulan “Mimarlık Tarihi ve Kuramları” lisansüstü programının kısa tarihçesini, yeni bakış açılarını tanıtıyor ve bu programda 2009 yılına kadar hazırlanan yüksek lisans ve doktora tezlerinin eksiksiz bir bibliyografyasını sunuyor. Bu programın Türkiye mimarlık tarihi araştırmalarındaki on yıllık, kısa ama yenilikçi katkısı ve yorumlayıcı perspektifle ele alınan konuların varlığı dikkatlerden kaçmıyor.
Tanıtılan tezlerden savunma tarihi sırasına göre ilki 1984, sonuncusu 2006 yılına tarihleniyor. Şüphesiz, mimarlık tarihi alanında son derece kıymetli başka tezlerden de bahsetmek mümkün. Bu beş tez aynı zamanda mimarlık tarihi çalışmalarında gözde olan konuları ve dönemleri örnekliyor.
Mimarlık ve hafıza kavramlarından yola çıkarak 1850-1910 aralığını incelemiş olan tez Yavuz Sezer’in değerlendirmelerine ve eleştirilerine konu oluyor. Sezer, örnek bir tanıtım metni ortaya koyuyor. Christopher S. Wilson’un değerlendirdiği iki tez ise 1988 ve 2003 tarihli olup son zamanlarda popüler olan kimlik, ulus-devlet, erken Cumhuriyet konularında sunulmuşlardır. Servet Keleş tarafından tanıtılan“Osmanlı Mimarlığında Demirin Strüktürel Kullanımı (15.-18.Yüzyıl)” başlıklı tez ise Türk mimarlık tarihinde ihmal edilmiş gözüken
bir alanda yapılmış öncü bir çalışma niteliği taşıyor. Son olarak, Günkut Akın’ın “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Ev Tiplerinde Anlam” tezi Selen Bahriye Morkoç tarafından tanıtılıyor. Kubbeli ev, hilani, tüteklikli ev ve eyvanlı ev gibi tipolojileri yapısalcılık ve fenomenolojik metotlarla ele alan tez Türk mimarlık tarihi yazımında önemli bir başlangıcı temsil ediyor.
Türk Mimarlık Tarihi’ni bütünüyle değerlendirme iddiamız olmamakla birlikte, Antik Çağ ve Bizans dönemi araştırmalarını, konut literatürünü, Osmanlı cami ve külliyeleri literatürünü, tarikat yapıları, tekkeler, zaviyelerin mimarisi üzerine oluşan literatürü, mimarlık tarihi kaynağı olarak keşif ve tamirat defterlerini müstakil olarak değerlendirmek istedik. Elde olmayan sebeplerle bu çalışmalara yer veremedik. Ayrıca Celal Esat Arseven, Doğan Kuban, Afife Batur, Semra Ögel gibi isimlerin Türkiye’de mimarlık tarihçiliğine katkılarını önemsiyorduk. Fakat hem bu isimler hakkında yayınlanmış olan armağan kitaplardaki
ayrıntılı bibliyografyalar ve değerlendirmeler sebebiyle, hem de onlara bu sayıdaki farklı makalelerde ayrıntılı olarak yer verilmesi dolayısıyla müstakil olarak değinmedik.
Türk Mimarlık Tarihi’ni konu edinen bu sayıda yazı yazan ve söyleşi yapılan otuz iki isim bulunuyor. Her birine ve sayı editörümüz Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Düzenli’ye ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Alanın önemli isimleriyle yapılan söyleşilerde yardımcı olan, sayının hazırlanmasında görüş ve önerileriyle katkıda bulunan Yunus Uğur ve Faruk Deniz’e, baştan sona sayının takibini gerçekleştiren F. Samime İnceoğlu’na, ayrıca tüm redaksiyon ve çevirmen ekibine teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi bir sonraki sayısında Türk Sanat Tarihi’ni konu ediniyor. Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle…
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ