- ANA SAYFA
- ARAŞTIRMA MERKEZLERİ
- KAM
- “Arap Baharı” Sürecinde Rusya’nın Ortadoğu Politikası
KAM YUVARLAK MASA TOPLANTILARI
“Arap Baharı” Sürecinde Rusya’nın Ortadoğu Politikası
Aleksandr Sotniçenko
10 Nisan 2012 Salı 18:30 Salon: ŞAKİR KOCABAŞ SALONU
KAM “Avrasya Konuşmaları” toplantı dizisinin beşincisinde, Petersburg Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi öğretim üyesi Türkolog Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko’yu misafir ederek Rusya’nın son dönemde izlediği Ortadoğu politikasını enine boyuna tartışacağız. “‘Arap Baharı’ Sürecinde Rusya’nın Ortadoğu Politikası” başlıklı toplantı, 10 Nisan 2012 Salı günü saat 18:30’da Zeyrek salonunda başlayacaktır.
Aleksandr Sotniçenko, lisans eğitimini Petersburg Devlet Üniversitesi Doğu Çalışmaları Fakültesi’nde aldı. Aynı üniversitede “Osmanlı İmparatorluğu’nda Jeopolitik Mekânın Evrimi (1839-1908)” başlıklı doktora tezini 2003’te tamamladı. Hâlihazırda Petersburg Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi mensubu olan Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko, aynı zamanda Çağdaş Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin müdür yardımcılığı görevini yürütmektedir. Rusya basınında sık sık yorumları yayınlanan Sotniçenko’nun akademik ilgi alanları arasında Türkiye, Ortadoğu, Kafkaslar, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu, Avrasyacılık, din ve siyaset, Hıristiyanlık ve İslam’da heterodoks akımlar bulunmaktadır.
* Toplantı dili Türkçedir.
** Toplantı, konuya ilgi duyan herkese açık olup Bilim ve Sanat Vakfı’nın Zeyrek salonunda gerçekleştirilecektir.
***
Aleksandr Sotniçenko: “Rusya son günlerine kadar Esed rejimine destek verecektir”
Değerlendirme: Özgür Dikmen
Avrasya Konuşmalarının beşincisinde Petersburg Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Öğretim Üyesi Türkolog Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko, Rusya’nın “Arap Baharı”na bakışına dair bir konuşma yaptı.
“Türkiye’de ve Ortadoğu’da postmodern dönem yaşanıyor; modern ideolojiler ve liderler miadını doldurdu”
Sotniçenko, Rus elitinin ve entelektüellerinin “Arap Baharı”na bakışını daha iyi ortaya koyabilmek için konuşmasının başında üçlü bir dönemlendirmeye başvurdu: (i) Batı etkisinin Rusya’ya henüz ulaşmadığı “modern öncesi dönem”; (ii) Aydınlanma ile başlayıp 20. yüzyılın sonlarına dek süren ve liberalizm, komünizm ve milliyetçilik ideolojilerinin damgasını vurduğu “modern dönem” - ki 20. yüzyılın sonuna doğru komünizm ve milliyetçilik etkisini yitirirken liberalizm hâlâ etkiliydi; (iii) 20. yüzyılın sonuyla başlayan ve mahiyetini tam da bilemediğimiz “postmodern dönem” - ki bu yeni süreç modernliğin ve liberalizmin değerlerine sarsıcı bir etki yaptı. Sotniçenko bu noktada dini örnek gösterdi. Modernleşmeyle birlikte din ve gelenek baskı altında tutulurken postmodern dönemle birlikte dinin yeniden gündeme geldiğini belirtti ve ekledi: “Postmodernizm Tanrı’nın rövanşıdır; çünkü modernite dini ortadan kaldırmak isterken postmodernlik onu yeniden gündeme getirdi.”
Bu noktadan hareketle Türkiye’de ve Orta-doğu’da postmodern dönemin yaşandığını belirten Sotniçenko’ya göre, bu yeni dönem AK Parti’nin iktidar olmasıyla 2002’de başladı ve bir kırılma yaşandı. Zira önceki dönemde iktidara gelen siyasi partiler ve aktörler oldukça modern ve laik iken son on senedir Türkiye’de din, siyaset ve gelişme bir arada yaşanıyor. Ortadoğu’ya gelince, “Arap Baharı”yla birlikte halkların karşı çıktığı liderlerin 20. yüzyıldan kalma modern liderler olduğunu belirten Sotniçenko, benimsedikleri sosyalist, milliyetçi ve pan-Arap görüşlerin zaten 20. yüzyılın sonunda geçerliliğini yitirdiğini vurguladı. Bu sebeple “Arap Baharı”nın postmodern dönem bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Yaşananların her ne kadar liberalleşme bağlamında modern bir yüzü olsa da sürecin postmodernliğini dinin toplumsal düzlemde yeniden yükselişe geçmesine bağladı.
“Yönetici elitin Batı’ya yönelme çabasına Rus halkı tepkili”
Bu girizgâhın ardından Rusya’daki iç dengeleri anlamamız için geriye dönük olarak sürece bakan Sotniçenko, komünizmin yıkılmasının akabinde özellikle 1991-94 döneminde Rusya’da elitlerin ağırlıklı olarak liberalizmive Batıcılığı benimsendiğini ve siyasal alanda Batı’yla iyi ilişkilerin sürdürülmesini desteklediğini, ama Rus halkının Batıcılık düşüncesini sevmediğini ifade etti. Nitekim Rusya’daki Levada Merkezi’nin yıllardır yaptığı kamuoyu araştırmalarının 2011 sonucuna göre, halkın %10’u ülkesini Avrupa’nın, %6’sı da Asya’nın bir parçası olarak görüyor; %74’lük kesim ise Rusya’yı ikisinden de bağımsız bir Avrasya ülkesi olarak kabul ediyor ve yeni liberal yapıyı benimsemiyor. Sotniçenko işte bu durumu, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yönetici elitin Batı’ya yönelme çabasına karşı halkın tepkisiyle ortaya çıkan gerilime benzetti.
“Putin, Ortadoğu’dakiler gibi, modern dönemden kalma milliyetçi ve laik bir lider”
Bu çerçeveden hareketle Sotniçenko “Arap Baharı”na yönelik yönetici elitler bazında iki farklı bakış açısı olduğunu belirtti: “Vladimir Putin, modern dönemden kalma milliyetçi ve laik bir lider; tıpkı Mısır ile Libya’nın devrik liderleri Hüsnü Mübarek ve Muammer Kaddafi ile Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed gibi. Mevcut Rus eliti de Putin’le benzer bir arka plana sahip. Diğer yanda liberal bir elit kadro var; Dmitri Medvedev ve arkadaşlarının yüzü tamamen Avrupa’ya dönük. Bu kesim ‘Arap Baharı’nın etkilerinin Rusya’ya da sıçrayabileceğinden ciddi bir şekilde endişe ediyor. Ama bu vesileyle ilk kez yüzlerini Ortadoğu’ya çevirmiş durumdalar.” Öte yandan Sotniçenko 1991-94 döneminde etkin konumda olan liberal elitin Arap Devrimlerini desteklediğine, ancak İslamcı bir devrimi değil, tıpkı Gürcistan ve Ukrayna’daki gibi, liberal bir “turuncu devrim”i savunduğuna dikkat çekti.
“Rusya, Amerikan birliklerinin Suriye’ye mevzilenmesinden kaygılanıyor”
Mısır’daki olaylar sırasında tarafsız bir politika izleyen Rusya’nın, Libya konusunda BM’deki oylamada veto yerine çekimser kalmayı tercih ederek bu ülkeyle ulaşımdan silah ticaretine ve petrol ve doğalgaz yatırımlarına kadar birçok alanda yürütülen milyar dolarlık projeleri kaybettiğine ve şu anda Libya pazarından tamamen dışlandığına dikkat çekti. Libya’daki gelişmelerden ders çıkaran Rusya açısından Suriye’nin daha da özel bir konumdaolduğunu hatırlattı. Buna göre Rusya’nın Soğuk Savaş yıllarından beri Suriye’yle oldukça iyi ilişkileri var; Ortadoğu’daki en büyük diplomatik temsilciliği Şam’da; bu ülkede bir de donanma üssü bulunuyor. Ayrıca Suriye silah ticareti açısından da Rusya için önemli bir kazanç kapısı. Asıl kaygı ise Libya’dakine benzer bir müdahaleyle Amerikan ordusunun -Irak’ın ardından- Suriye’ye girmesi ki bu, rakibi ABD’nin Rusya’ya daha da yakın bir noktaya mevzilenmesi anlamına gelecektir.
“Baas rejimi artık sona geldi; ancak Suriye’yi büyük bir iç savaş bekliyor”
Esed’in iktidarda son zamanlarını yaşadığını düşünen Sotniçenko, bunu 20. yüzyılda kalmış ve artık miadını doldurmuş bir ideolojik yapıya mensup olmasına bağladı. Suriye’deki mevcut rejimin belli bir ölçüde istikrar sağladığını düşünen Sotniçenko, bunu rejime alternatif teşkil edecek güçlü bir muhalefetin, ciddi bir organizasyonel yapılanmanın olmamasına bağladı. Yine de rejimin artık sona geldiğini ve bundan sonra büyük bir iç savaşın çıkacağını öngörüyor Sotniçenko. Çünkü ülkede mezhepsel bölünmeler çok derin. Özellikle Sünni- Nusayri ayrımı ülkede oldukça etkili. %10’luk Hıristiyan nüfus da Sünnilerden korktuğu için ekseriyetle rejimi destekliyor. Ayrıca çoğunluğu oluşturan Sünni gruplar da kendi içlerinde bölünmüş durumda. Öte yandan Kürtler rejimin devrilmesinden sonra Irak’taki Kürtler gibi bağımsızlık isteyebilir. Bu haliyle Suriye’de şartlar, Libya ve Mısır’a kıyasla, iç savaş için çok daha müsait.
Sotniçenko, Rusya’nın son günlerine kadar Esed rejimine destek olacağını, bir iç savaş halinde muhalifleri desteklemeyeceğini düşünüyor. Ancak uzun yıllardır yakın temas halinde olduğu Ortodoks Hıristiyanlara yakın duracağını öngörüyor ki ona göre bu, nüfuslarının azlığı (%6) nedeniyle iyi bir siyaset olmayabilir. Öte yandan Sotniçenko bir iç savaş halinde Ortodoks Hıristiyanların Rusya’ya göç edeceği beklentisini de dile getirdi.
Türkiye-Suriye ilişkilerine gelince Sotniçenko, olayların başladığı döneme kadar komşularla sıfır sorun siyasetinin oldukça iyi ilerlediğini, ancak hâlihazırda Türkiye’nin yanlış bir konumda olduğunu ve bundan da zararlı çıkabileceğini öngörüyor. Türkiye’nin sınırına gelen mültecilerin sayısı şu anda 25.000’i bulsa da bir iç savaş durumunda bu rakamın milyonlara ulaşabileceğini ve bunun Türkiye için büyük bir problem teşkil edeceğini düşünüyor.
“Rejimin yeni bir ideoloji ortaya koymaması halinde Rusya’yı ‘turuncu devrim’ bekliyor”
Son olarak Sotniçenko “Arap Baharı”nın Rusya’ya muhtemel yansımalarını da değerlendirdi. Buna göre, Rusya’da rejimin alan açmaması halinde muhalif elit -tıpkı Arap Dünyası’nda olduğu gibi- orta veya uzun vadede bir devrime, “turuncu devrim”e, mutlaka ama mutlaka öncülük edecektir. Bu noktada Putin’in köklü bir reform yapıp yapamayacağı, daha da önemlisi yeni bir ideoloji ortaya koyup koymayacağı oldukça önemli. Zira 1994 sonrası dönem, belli bir görüş etrafında şekillenmeyen, herhangi bir siyaset felsefesine dayanmayan ideolojisiz bir dönemdi ki bu artık sürdürülebilir değil. Bunu başarabilmesi için ise Putin’in etrafındaki yolsuzluktan beslenen istihbaratçı geçmişe sahip oligarkları saf dışı bırakması gerekiyor ki bu kesinlikle kolay değil. Aksi bir durumda ülkedeki liberal ve milliyetçi kanat “turuncu devrim”le iktidara gelecek ve bu, Rusya’yı paramparça edecektir. Öte yandan Sotniçenko’ya göre, -bazılarının Putin’in yeni ideolojik ve siyasi projesi olarak gördüğü- Avrasyacılık, bir düşünce, bir söylem olarak var olsa da fiiliyatta bu yönde herhangi bir ciddi adım atılmış değil.
Bilim ve Sanat Vakfı (Foundation for Sciences and Arts)
Küresel Araştırmalar Merkezi (Centre for Global Studies)
Adres: Vefa Cad., No: 41, 34134, Vefa/İstanbul
Tel: +90 212 528 22 22 / 801-802
Faks: +90 212 513 32 20
E-Posta: [email protected]
SEMİNERLER
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ