- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 79 YIL: 2012
- İslâm Sanatında Tasvir Problemi ve Hat Sanat Örneği
İslâm Sanatında Tasvir Problemi ve Hat Sanat Örneği
Irvin Cemil Schick
15 Haziran 2012
Değerlendirme: Nevin Meriç
Bedeni, Toplumu, Kainatı Yazmakkitabından özetle “İslâm Sanatında Tasvir Problemi ve Hat Sanatı Örneği”ne dair sunum yapan Yrd. Doç. Dr. İrvin Cemil Schick halen Şehir Üniversitesi öğretim üyesidir.
Schick’in oldukça yoğun ve derinlikli konuşmasını üç ana başlıkta ele alabiliriz: Tasvir probleminin hadislerdeki seyri, hat sanatı-resim ilişkisi, Cumhuriyet dönemi ve hat sanatı.
Konuşmasına günümüz yazarlarının tezlerini güçlendirmek için Hz. Peygamber döneminden örneklere başvurmasını eleştirerek başlayan İrvin Cemil bu yaklaşımın İslâm dininin 1400 senelik bilgi birikimini soyutlamak anlamına geldiğini söyledi. İslâm toplumlarında tasvir konusunda dokuma, nakış, çini, minyatür gibi birçok örneğin bulunduğuna değinen Schick, bu açıdan bakıldığında tasvir probleminin çoktan halledildiğini söylemekle birlikte hâlâ konunun tartışılıyor olmasını açıklamak için meseleye nasıl bakıldığına dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.
Buradan konu ile ilgili hadislere geçen Schick, Hz. Ayşe’den rivayet edilen “Resullullah (SAV) desenli bir hamisa ile namaz kıldı. Desenlere göz attı ve namazını bitirdikten sonra ‘Hamisamı alıp Ebu Cehm’e götürün, namazda iken dikkatimi dağıttı ve bana Ebu Cehm’in enbicaniyesini getirin’ dedi.” hadisini açıkladı. Kelimelerin köken bilgilerini de veren Schick, “Hamisa kenarı süslü bir kumaş iken adını Halep yakınlarında Menbic şehrinden alan enbicaniye üzerinde hiçbir motif ve desen bulunmayan sade yünlü elbisedir” dedi.
Dünya ölçeğinde de, İslâm dünyasında da genel kanının İslâm’ın kat‘i surette resim karşıtı olduğunu şeklinde geliştiğini söyleyen Schick, oysa canlı nesnelerin temsilî resimlerinin caiz olup olmadığı konusunun İslâm âleminde hicri dördüncü yüzyıldan bu yana tartışılageldiğini, bununla beraber Kur’an-ı Kerim’de temsil yasağının olmamasına ve sünnetin aleyhtarlığına rağmen belirsizliklerin de bulunmasına dikkat çekti.
Kur’an-ı Kerim’de Maide (5/90) ve Sebe (34/13) surelerindeki ayetlere dikkat çeken Schick, temsil yasağı taraftarı âlimlerin temsilin Hz. Süleyman zamanında caiz olabileceği ancak İslâm hukukunun bu izni kaldırdığı görüşünde olduklarını söyledi. Bununla birlikte “Her halükarda temsilî sanatın Kur’an’da açıkça haram kılınmadığı kesindir” dedi.
Hz. Muhammed’in münasip bulmadığı kimi resimlerin Kütüb-i Sitte’de “Libas” başlığı altında toplanmasına dikkat çeken Schick, bu durumu dönemin koşullarıyla bağlantılayarak, “O dönemde resimlerin en çok bulunduğu nesneler giyim ve döşemelerde kullanılan muhtemelen Bizans, Kıptî yahut Acem imalatı olan kumaşlardı” dedi. Bazı diğer hadisleri de tafsilatıyla açıklayan İrvin Cemil Schick “Bütün musavvirler ateştedir. Allah ressamın yaptığı her resim için bir nefis koyar ve bu ona cehennemde azap verir” hadisini değerlendirirken Haşr suresi (59/24) ayetinde Musavvir’in Allah’ın isimlerinden olarak yazıldığına dikkat çekti. Bu konuda en tavizsiz âlimlerden birinin de Şafi âlim Muhyiddin Ebu Zekeriya Yahya b. Şeref en-Nevevî olduğunu belirten Schick, onun tasvirin her şeklinin haram olarak kabul ettiğini söyledi.
Daha sonra hat sanatına değinen Schick, “Müslümanlar resim sanatından men edildikleri için hat sanatına yöneldiler” şeklindeki teze cevap verdi. Hem Batı’da hem de İslâm Dünyasında yaygın olan bu kanaatin sorunlu olduğunu ifade ettikten sonra bunun Avrupa merkezci bir bakış açısının, Batı Dünyasının geçirdiği evrimin norm haline getirilme çabasından kaynaklandığına dikkat çeken Schick, “Farklı kültürlerde farklı gelişmelerin olması doğaldır. Nitekim Müslüman olmayan toplumlarda da soyut sanat temsilî sanata tercih edilmektedir. Ege Denizi’ndeki Kiklad adalarında milattan önce 3000-2000 yılları arasında üretilen sanat şaheserlerinin birçoğu soyuttur” dedikten sonra “Nitekim, 20. yüzyıl Avrupası’nın göbeğinde ortaya çıkan Empresyonizm sonrası soyut sanat akımı elbette bir yasağın sonucu değildir” diye de ekledi.
Tersten bir akıl yürütmeyle “Dinî yasağın bulunması ille de o yasağa uyulacak anlamına gelmez” diyen Cemil Schick bu konuda cinayet ve hırsızlık örneklerini verdi. Örneklemlerde düzlem farkı olmakla birlikte, Schick’in verdiği örnek hem toplumsal hayat-resim ilişkisini açıklaması hem de resmin neden toplumsal bir tavır alış haline gelmediğini anlatması açısından oldukça manidardı.
Cami duvarlarının temsilî resimden muhafaza edilmiş gibi gösterilmesini tasvir yasağından çok bu konuda da tartışmaların olmasına bağlayan İrvin Cemil Schick, Yusuf b. Hasan İbnü’l-Mibrad tarafından 15. yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınmış Simârü’l-Makâsid fi Zikri’l-Mesâcidadlı risalesinde, cami duvarlarının süslenmesinin hem gereksiz gösteriş olduğu hem de paranın cami süslenmesinden daha hayırlı işlere hasredilmesi gerektiğine dikkat çekildiğini ifade etti. Bu yaklaşımda Hz Peygamber’in “Allah bize verdiği rızıkla taşı toprağı giydirmemizi emretmedi” hadisi etkili olmuştur.
Cemil Schick, tasvir-Osmanlı örneklemesini yazılı kumaşların yasaklanmasına dair “(…) Esnafı ekser kefereden olmalarıyla diyanet kayıtları olmamaktan naşi ziyade behâ etsun deyu bazı nükuş aralarına Lafza-ı Celal-i Şerif ve sair Esmaullah tersim eyledikleri meşhur olup ve ol makule basma envaı ve hususen mücessem tabir olunur dülbend basmalarını memâlik-i mahrusede ehl-i İslâm ve kefere ve sair milel-i muhtelife istimal idegelmeğin…” şeklinde ifadeler içeren fermanla yaptı. Fermanın devamında kadınların kullandığı yemeni, tülbent, havlu ve yağlıklarda bazen ayet-i kerime, hayret verici beyitler, ah vah sözleri, acayip kelimelerin basımının ve nakş olunmasının yasaklandığını belirten Schick’e göre burada fermanın yasakladığının yazıdan çok içeriğe dair uygunsuzluk olduğuna dikkat edilmelidir.
Cumhuriyet dönemi ise hat sanatı için sorunlu bir zaman dilimidir. Cumhuriyet’in laik temelleri hat sanatının da itibarsızlaştırılmasına neden olmuştur. Bunun karşısında yer alan kesim ise hattatlara hamilik edip kitaplar, yazılar yayınlayarak özgün eserlerden mürekkeb büyük ve nadide koleksiyonlar oluşturmuşsa da “mürteci” yaftasından kurtulmak için hattın okunan değil seyirlik bir soyut resim olduğu savına başvurmuştur. 1909 doğumlu ve eski yazıyı da iyi bilen ressam Nurullah Berk “Artık bu yazıları okumak anlamak gerekmez; yazılar resim olmuştur ve onlarda bizi ilgilendiren ‘melodik’, ‘müzikal’ çizgilerin istiflerinin plastik görüntüsüdür” sonucuna varabilmiştir. Nitekim ünlü hat koleksiyoncusu olan Şevket Rado da “Hat sanatı bin küsur yıl önce doğup tamamen mistik bir hava içinde gelişmiş büyülü bir resim sanatıdır. Nitekim Batılı sanat münekkidleri de üzerinde ehemmiyetle durulması gereken soyut resim sanatı olarak kabul etmektedirler” derken Batılı münekkidlerin isimlerini vermek gereği duymamıştır.
Bu açıklamalardan sonra kendi görüşlerine geçen Cemil Schick, “‘Hat sanatı bu anlamda bir resim sanatı değildir, okunmasına gerek kalmamıştır’ iddiası ancak hat sanatından bir şey anlamayan birinin dile getireceği bir sözdür. Hat sanatının resim yönü de vardır” dedi.
Bu bölümde konuşmasını, projeksiyon görüntüleriyle de destekleyerek hat sanatının resimle ilişkisini figüratif resim şeklinde istiflerden yola çıkarak örneklendiren Cemil Schick, lakabı Haydar, Esedullah olan Hz. Ali’nin adıyla ona edilen duaların aslan şeklinde yazılmasına dair örnekleri gösterdi. Ayrıca Mevlevî dervişi Seyyid Hasan Leylek Dede’ye ait bir beytin de leylek şeklinde istiflenmesi gibi örnekleri de sunarak, “İstiflerde hüsn-i hat kaidelerine uyulmadığından, bunları halk resmi formunda kabul edebiliriz” dedi. İstiflerin mânâyla uyumunun da figüratif hat sanatının önemli bir öğelerinden birisi olduğuna dikkat çekerek “Mânâ-istif uyumunun belli bir görselliği de yansıtacağı aşikârdır” diyerek konuşmasını bitirdi.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ