- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 72 YIL: 2010
- Bir Yönetim Modeli: Mimar Sinan ve Süleymaniye
Bir Yönetim Modeli: Mimar Sinan ve Süleymaniye
İbrahim Zeyd Gerçik
17 Nisan 2010
Değerlendirme: Melih Torlak
“Etkin Yönetim Söyleşileri”nin dokuzuncu programını Sistem Danışmanlık Eğitim Yöneticisi İbrahim Zeyd Gerçik ile “Bir Yönetim Modeli: Mimar Sinan ve Süleymaniye” üzerine yaptık. Gerçik, 2009 yılının Mart ayında piyasaya çıkan Her Dem Yeni [Bir Yönetim Modeli Mimar Sinan] ve Her Dem Güçlü [Bir Yönetim Modeli Süleymaniye] kitaplarının ortaya çıkış sürecini ve süreç içerisinde yaşadığı deneyimleri bizlerle paylaştı.
Her fikrin bir kuluçka dönemi olduğuna dikkat çekerek konuşmasına başlayan Gerçik’in Süleymaniye ve Mimar Sinan’a yönelik ilgisi İstanbul Üniversite’ndeki öğrencilik yıllarına dayanıyor.
8 yıldır farklı işletmelere danışmanlık yapan Gerçik, şirket yöneticilerinin büyük çoğunluğunun tarihî birikimlerinin zayıf olduğuna dikkat çekti. Buradan hareketle “geçmişin dilini, yaşayan bir dil olarak bugüne nasıl taşırız” düşüncesi ve “kurum kültürü bize ait bir modelle anlatılamaz mı” sorusu çerçevesinde Mimar Sinan ve eseri Süleymaniye üzerine yoğunlaştığını ifade etti. Eserin birincil amacı, “sağlıklı, esnek ve süreklilik arzeden ilişki ve kurumları nasıl inşa edebiliriz”, bir başka ifadeyle, “Osmanlı’nın bilgi birikimini bir model üzerinden nasıl okuyabiliriz” sorusuyla ortaya çıkıyor.
Mimar Sinan ve Süleymaniye’yi anlamak için öncelikle Osmanlı yönetim sistemine bakmak gerektiğini söyleyen Gerçik, bu sistemde değer aktarımını gücü elinde tutan (Ertuğrul Gazi) değil, ilmi elinde tutan kişiler (Şeyh Edebali) yapıyor. Lider olacak kişiye (Osman Bey) değer aktarımını (Şeyh Edebali’den Osman Bey’e Öğütler örneğinde olduğu gibi) baba değil, hoca yapıyor.
Osmanlı yönetiminde öne çıkan en önemli özelliklerinden birinin, “gönül alıcılık” olduğunu söyleyen Gerçik, Osmanlı’nın fethettiği topraklarda yaşayan insanları asimile etmediğine, kazandığına ve farklılıkları zenginliklere dönüştürdüğüne dikkat çekiyor. Sistemin bir başka özelliği ise “bütünlemek”. Bulunduğu tüm coğrafyada bütünleyici bir yol izliyor Osmanlı.
Gerçik’e göre bulunduğu yer ve mimari ile Süleymaniye şöyle bir mesaj vermektedir:
Biz geçmişin bilgi birikimini, deneyimini kendi içimizde bütünledik, onu yeniden tanımladık ve biz her ufka hâkimiz, insanlığın devamının zirvesiyiz ve size meydan okuyoruz (Galata ve Ayasofya nezdinde Batı’ya).
Süleymaniye’nin içine girildiğinde şefkat, dinginlik rahatlama, tevazu; dıştan ise sağlam, görkemli, izzetli bir yapı görüyoruz. Diğer taraftan Ayasofya içinde 15 dakika zaman geçirildiğinde insanın içinin daraldığını, binanın kişiyi ezdiğini iddia eden Gerçik’e göre Ayasofya, “sen zayıfsın, güçlü olan tanrı ve onun gücünü temsil edenler” algısını hissettirmektedir. Yönetim açısından bakıldığında ise bir önder, dışarıdaki kurumlara karşı kendi kurumsal bütünlüğünü temsil ederken çok sağlam bir model olması gerekiyor. Kurumun saygınlığını, duruşunu güçlü bir şekilde temsil etmesi; kendi çalışanına karşı ise paylaşımcı ve merhamet inşa eden biri olması gerekiyor… Yani hizmet edici bir lider olması gerekiyor.
Muhteşem eserden çıkarılan bir başka husus da, krize karşı hazırlıklı olmak... Gerçik’e göre, Osmanlı kriz kaynaklarının ne olduğunu önceden görüp çözümleme yapabiliyor. Mimar Sinan ve Süleymaniye özelinde örnek vermek gerekirse, Süleymaniye’de temel atıldıktan sonra tam anlamıyla zeminin oturması için 2 yıl bekletiliyor. Mimar Sinan’ın coğrafî olarak deprem bölgesi olması hasebiyle böyle bir girişimde bulunduğunu ifade eden Gerçik, 3 büyük deprem yaşamasına rağmen eserde en ufak bir çökme olmadığına dikkat çekiyor.
Söyleşide öne çıkan diğer cümleleri özetlemek gerekirse;
Mimar Sinan yaptığı eserlerde düşüncelerini anlatır. Kubbe Hz. Muhammed’i, içerideki 4 sütun 4 halifeyi, 10 şerefe ve 10 kapı dünyaya medeniyeti açan 10 sahabeyi temsil eder. Yönetimsel anlamda bakıldığında, her yapının özünde bir liderlik modeli vardır. Yapı lidere göre biçimlenir. Her lider değerler çerçevesinde bir çekirdek kadro oluşturur. Oluşan bu kadrolar da yapıları mayalar.
Külliye binaları toplumsal ihtiyaçları, camii ise insanı temsil eder.
Lider olan kişi, diğerine sürekli olarak duygusal coşkunluk aktaran, hedefler veren ve o hedefleri kendi yeteneğiyle tutarlı yapan kişidir.
Eserin inşasında 20 bin kişi organize ediliyor ve bunların 10 bini Hıristiyan. Orkestra şefi olarak rol alıyor Mimar Sinan.
Yetki ve görev tanımları birçok şirkette yapılmıyor. Tarihî kaynaklara bakıldığında Süleymaniye’de işler yapılırken, tek tek ekiplerin görevleri tanımlanmış.
Bugün Batı’da öğrenen organizasyon olarak ifade edilen kavramın, Osmanlı’nın insan yetiştirme modelinde sürekli keşfetme/öğrenme olarak yer aldığını görüyoruz. Sinan 19 yaşlarında önce taş ustası olarak başlıyor, sonra marangozluğa yönlendiriliyor ve böylece bütünü görmeyi öğreniyor. Ardından nakkaşlık dersleri alıyor ve ayrıntılara odaklanmayı öğreniyor. Aynı zamanda asker olan Sinan’ın, mühendislik ve mimarlık becerileri geliştiriliyor. III. Murat ve III. Mehmed’e matematik dersleri veriyor. Sürekli bir öğrenme anlayışını Mimar Sinan özelinde görmüş oluyoruz.
Son olarak, Mimar Sinan sadece kendi yaptığı eserler ile değil, kendisinden sonra ünlü eserleri inşa edecek ustaları da yetiştirmiştir. Mostar Köprüsü’nü inşa eden Mimar Hayreddin, Sultanahmet Camii’ni inşa eden Sedefkâr Mehmet Ağa ve Tac Mahal’i inşa eden Mimar Yusuf, Mimar Sinan’ın öğrencilerinden birkaçıdır.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ