İran’da Modern İslâm Düşüncesi

Mushtaq Al Hulo

3 Nisan 2010
De­ğer­len­dir­me: Turgay Şafak
 
İran’da­ki el-Mus­ta­fa Üni­ver­si­te­si’nde dok­to­ra ça­lış­ma­sı­na de­vam eden Mush­taq el-Hu­lo, “İran’da Mo­dern İs­lâm Dü­şün­ce­si” baş­lık­lı ko­nuş­ma­sı­nı üç ana baş­lık­ta sun­du:
Gi­riş kıs­mın­da mo­dern­leş­me­nin ve ıs­la­hat dü­şün­ce­si­nin İran’a gi­ri­şi­nin sos­yal ve kül­tü­rel alt­ya­pı­sı­na de­ği­ne­rek, bu dö­ne­min önem­li isim­le­ri­ni ve kı­sa­ca dü­şün­ce­le­ri­ni sı­ra­la­dı: İran, on do­ku­zun­cu yüz­yıl­da Rus­ya ile yap­tı­ğı sa­vaş­lar­dan son­ra im­za­la­mak zo­run­da kal­dı­ğı iki an­laş­may­la Azer­bay­can ve Kaf­kas­ya’dan çe­kil­di. Bu sa­vaş sı­ra­sın­da İran or­du­su­na ko­mu­ta eden Ve­li­aht Ab­bas Mir­za’nın Rus ko­mu­tan­la­ra hi­ta­ben söy­le­di­ği şu söz İran’da ıs­la­hat dü­şün­ce­si­nin sem­bo­lü ol­muş­tur:
Ey Ya­ban­cı! Ni­çin siz iler­le­di­niz ve biz ge­ri kal­dık?
Bu söz “biz” ve “öte­ki” so­ru­nu­nu gün­de­me ge­tir­miş ve bir asır bo­yun­ca dü­şün­ce­ler bu so­ru et­ra­fın­da dö­nüp dur­muş­tur.
Bu dö­nem­de, di­nin ıs­la­hı ko­nu­sun­da­ki dü­şün­ce­le­ri­ni açık­la­yan ilk isim Mir­za Fe­ti­ha­li Ahun­da­zâ­de’dir. 1857 yı­lın­da ye­ni al­fa­be hak­kın­da bir ki­tap ya­zan Ahund­zâ­de, al­fa­be­nin de­ğiş­me­si­nin, ka­nun yap­mak­tan da­ha önem­li ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­du. Bu dönemin di­ğer önem­li isim­ler şun­lar­dır: Ce­ma­led­din Af­ga­nî, Mir­za Mul­kum Han, Mir­za Ab­dul­hü­seyn Han Kir­ma­nî, Mir­za Ali Ta­li­bof Teb­ri­zî ve Zey­ne­la­li Ma­ra­ga­î. Bu isim­ler­den ba­zı­la­rı­ özel­lik­le al­fa­be­nin de­ğiş­me­si üze­rin­de dur­muştur. el-Hu­lo, bu de­ği­şi­min bir mil­le­tin bü­tün geç­miş kül­tür ve ta­ri­hiy­le iliş­ki­si­nin bir an­da ke­sil­me­si an­la­mı­na ge­le­ce­ği­ni, İran gi­bi bir top­lum­da bir­kaç sa­tır­lık fet­va ile Şa­hı tah­tın­dan ede­bi­le­cek güç­te olan tak­lit mer­ci­le­ri­nin bu­na izin ver­me­le­ri­nin müm­kün ol­ma­dı­ğı­nı id­di­a et­ti. Meş­ru­ti­yet dö­ne­min­de­ki önem­li isim­ler­den bi­ri de Ha­san Ta­ki­zâ­de’dir. Ab­dul­lah Cev­det’ten et­ki­le­nen Ta­ki­zâ­de, Ba­tı me­de­ni­ye­ti­ni al­ma­nın va­cib ol­du­ğu ko­nu­sun­da bir fet­va ya­yın­la­mış­tır.
el-Hu­lo, ko­nuş­ma­sı­nın ikin­ci kıs­mın­da, 1906 yı­lın­da ilan edi­len Meş­ru­ti­yet ile 1979 İs­lâm Dev­ri­mi ara­sın­da­ki dö­nem­de olu­şan dü­şün­ce akım­la­rın­dan bah­set­ti. Bu dö­ne­min; kim­lik so­ru­nu, Ba­tı me­de­ni­ye­ti, biz ve öte­ki gi­bi önem­li me­se­le­le­ri hak­kın­da gö­rüş­le­ri­ni açık­la­yan ay­dın­lar­dan Fah­red­din Şam­dan, Ba­tı Me­de­ni­ye­ti­nin Ku­şa­tıl­ma­sı ad­lı ki­ta­bın­da, Ba­tı’dan alı­nan her ye­ni­lik ve tek­no­lo­ji­nin, ter­cü­me­si ya­pı­lan her ki­tap ve ma­ka­le­nin, Ba­tı­lı bir as­ke­ri esir alıp ken­di hiz­me­tin­de kul­lan­mak an­la­mı­na gel­di­ği­ni id­di­a et­miş­tir. Bu dö­nem­de, Ba­tı’ya ta­ma­men kar­şı çı­kan isim­ler de var­dı ki bun­la­rın ba­şın­da Ah­med Fer­did gel­mek­te­dir. Kim­lik ko­nu­sun­da ise, Ali Şe­ri­a­tî “öze dö­nüş”, “ken­di öz kim­li­ği­ne dö­nüş” fik­ri­ni sa­vun­muş­tur.
Bu dö­ne­mim önem­li isim­le­rin­den Dar­yuş Şa­ye­gan da Ba­tı ve kim­lik ko­nu­sun­da­ki gö­rüş­le­ri­ni Ba­tı Kar­şı­sın­da As­ya ad­lı ki­ta­bın­da be­yan et­miş­tir. Ona gö­re, Ba­tı ile Do­ğu hem coğ­ra­fî hem de dü­şün­ce sis­te­mi açı­sın­dan bir­bi­ri­nin kar­şı­sın­da­dır. Ba­tı dü­şün­ce­si fel­se­fe ve ak­la; Do­ğu dü­şün­ce­si ise keş­fe ve ima­na da­ya­nır. Son­ra­ki yıl­lar­da fi­kir­le­ri­ni kıs­men de­ğiş­ti­ren Şa­ye­gan, ön­ce­ki dö­nem­de yaz­dık­la­rı­nı eleş­ti­ren bir ki­tap ka­le­me al­mış ve ar­tık Do­ğu-Ba­tı ay­rı­mı dü­şün­ce­sin­den vaz­ge­çil­me­si ge­rek­ti­ği­ni id­di­a et­miş­tir. “Ba­tı ile ça­tış­ma” fik­rin­den “Ba­tı ile an­laş­ma” fik­ri­ne gel­miş­tir.
İran İs­lâm dü­şün­ce­si­nin en önem­li kı­rıl­ma nok­ta­sı­nın İs­lâm Dev­ri­mi ol­du­ğu­nu be­lir­ten el-Hu­lo, dev­rim­den son­ra ay­dın­la­rın gün­de­mi­nin ta­ma­men de­ğiş­ti­ği­ni be­lirt­ti. Da­ha ön­ce ay­dın­la­rı meş­gul eden kim­lik, biz ve öte­ki gi­bi so­ru­la­rı­n ye­ri­ni; ar­tık te­ok­ra­tik/me­de­nî dev­let, di­nî/me­de­nî top­lum, hu­kuk ve ka­nu­nun kay­na­ğı, di­nin ma­hi­ye­ti ve ha­ki­ka­ti, di­nin özü ve ka­bu­ğu, ima­nın kay­na­ğı, di­nî bil­gi­nin ta­rih­sel­li­ği, di­nî ço­ğul­cu­luk, di­nî tec­rü­be, din-bi­lim iliş­ki­si gi­bi ko­nu­la­rın al­dı­ğı gö­rül­mek­te­dir.
Ko­nuş­ma­nın son bö­lü­mü­nü, İran’da bir­kaç yıl­dır tar­tı­şı­lan va­hiy, nü­büv­vet ve pey­gam­be­rin is­met sı­fa­tı gi­bi ko­nu­la­ra ayı­ran el-Hu­lo, va­hiy et­ra­fın­da ya­pı­lan tar­tış­ma­la­rı, üç ana baş­lık­ta de­ğer­len­dir­di:
1. Va­hiy, Müs­lü­man­la­rın ço­ğun­lu­ğu ta­ra­fın­da da ka­bul edil­di­ği üze­re, hem ke­lam/la­fız hem de an­lam ba­kı­mın­dan Al­lah’a ait­tir.
2. Va­hiy, mâ­nâ ba­kı­mın­dan Al­lah’a, la­fız ba­kı­mın­dan Pey­gam­be­re ait­tir. Bu gö­rüş­te de va­hiy Al­lah’a nis­pet edi­lir; zi­ra onu pey­gam­be­rin kal­bi­ne il­ka eden Al­lah’tır. Mo­dern dü­şü­nür­ler­den Mı­sır­lı Ha­mid Ebu Zeyd ve İran­lı Ha­bi­bul­lah Pey­man bu fik­ri sa­vun­muş­tur.
3. Kur’an hem la­fız hem de mâ­nâ açı­sın­dan Pey­gam­be­re ait­tir. Söz ko­nu­su gö­rüş ilk ön­ce Mu­ham­med Müc­te­hid Şe­büs­te­rî ve Ab­dül­ke­rim Su­ruş ta­ra­fın­dan gün­de­me ge­ti­ril­me­si­ne rağ­men, her iki dü­şü­nü­rün ko­nuy­la il­gi­li yak­la­şım­la­rı ve çı­ka­rım­la­rı bir­bi­rin­den fark­lı­dır.
el-Hu­lo, son ola­rak, va­hiy ve nü­büv­vet ko­nu­sun­da Ab­dül­ke­rim Su­ruş’un da­ha ön­ce Fars­ça ka­le­me al­dı­ğı Bast-ı Tec­rü­be-i Ne­be­vî ad­lı ki­ta­bı­nın Hol­lan­da’da ya­yın­lan­ma­sı üze­ri­ne Mic­hel Hoe­bink’ın, “Kur’an: Ke­lam-ı Mu­ham­me­dî” adıy­la ken­di­siy­le yap­tı­ğı rö­por­ta­ja ve ar­dın­dan or­ta­ya çı­kan ge­liş­me­le­re de­ğin­di. Rö­por­ta­jın İran’da çok bü­yük yan­kı uyan­dır­dı­ğı­nı be­lir­ten el-Hu­lo, iki ay için­de bu ko­nuy­la il­gi­li top­lam 43 ma­ka­le­nin ka­le­me alın­dı­ğı­nı ifa­de et­ti.
Yak­la­şık iki sa­at de­vam eden prog­ram ka­tı­lım­cı­la­rın Ab­dül­ke­rim Su­ruş’un va­hiy ve nü­büv­vet ko­nu­sun­da­ki gö­rüş­le­ri­ne da­ir so­ru­la­rıy­la so­na er­di.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.