Kültür Felsefesi Bağlamında Modernite ve Postmodernite

İsmail Tunalı

20 Mart 2010
De­ğer­len­dir­me: Huriye Apaydın
 
Sa­nat Araş­tır­ma­la­rı ve Me­de­ni­yet Araş­tır­ma­la­rı Mer­kez­le­ri­nin or­tak dü­zen­le­di­ği “Kül­tür Fel­se­fe­si Bağ­la­mın­da Mo­der­ni­te ve Post­mo­der­ni­te” baş­lık­lı prog­ram, bu alan­da Tür­ki­ye’de en yet­kin isim­ler­den bi­ri olan Pro­fe­sör İs­ma­il Tu­na­lı’nın ka­tı­lı­mıy­la Mart ayın­da ya­pıl­dı.
Tu­na­lı, söz­le­ri­ne da­ha ön­ce bir­çok üni­ver­si­te­de ders­ler ver­di­ği­ni, ama ilk de­fa aka­de­mik çev­re­nin dı­şın­da, böy­le biz­den, özü­müz­den in­san­lar­la bir­lik­te ol­ma­nın ken­di­si için bü­yük bir mut­lu­luk teş­kil et­ti­ği­ni söy­le­ye­rek baş­la­dı.
Mo­der­ni­te ve post-mo­der­ni­te­nin kül­tür ya­şa­mı­mız­da çok tar­tı­şı­lan ve yo­rum­la­nan iki kav­ram ol­du­ğu­nu söy­le­yen Tu­na­lı, bu kav­ram­la­rın sa­nat ve es­te­tik kay­nak­lı ol­ma­sı­na rağ­men, et­ki ve ya­yıl­ma bo­yut­la­rıy­la bi­lim­den fel­se­fe­ye, sa­nat­tan en­düs­tri­ye ka­dar tüm kül­tür var­lı­ğı­nı çe­pe­çev­re sar­dı­ğı­nı ifa­de et­ti. Bu ne­den­le bu iki kav­ram üze­ri­ne ya­pı­la­cak ça­lış­ma­la­rın kül­tü­re ve ta­ri­hî bo­yu­ta da­yan­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni vur­gu­la­dı.
Tu­na­lı, ön­ce­lik­le “Mo­der­ni­te ne­dir?” so­ru­su­nu ce­vap­la­dı. 12. ve 13. yüz­yıl­lar­da ge­le­nek­sel mi­ma­ri­ye (opus-an­ti­cus) kar­şı in­şa edi­len ya­pı­lar, özel­lik­le ka­ted­ral­ler için “gü­nü­müz ya­pı­la­rı” (opus-mo­der­nus) an­la­mıy­la ilk de­fa kul­la­nı­lan mo­dern söz­cü­ğü, 20. yüz­yıl­dan iti­ba­ren ça­ğı sa­nat­sal, dü­şün­sel, kül­tü­rel ve sos­yo-po­li­tik ola­rak be­lir­le­yen te­mel bir ka­te­go­ri ol­muş­tur. Mo­dern söz­cü­ğü­nün bu ka­dar ku­şa­tı­cı ol­ma­sın­da­ki en bü­yük et­ke­nin, ay­nı çağ için­deki po­zi­tif do­ğa bi­lim­le­ri­ ve bun­la­rı yön­len­di­ren akıl­cı an­la­yı­ş, ya­ni ay­dın­lan­ma dü­şün­ce­si ol­du­ğu­nu ifa­de eden Tu­na­lı, bu an­la­yı­şın “in­san ak­lı ile dün­ya­ya ege­men ol­ma­lı” dü­şün­ce­si­ni de be­ra­be­rin­de ge­tir­di­ği­ni ha­tır­lat­tı.
Ça­ğı be­lir­le­yen bu po­zi­ti­vist ve bi­lim­ci yak­la­şı­mın pra­tik­te­ki so­nu­cu­nun tek­no­lo­ji ve bü­yük en­düs­tri ol­du­ğu­nu; bu iki gü­cün ge­li­şi­miy­le bir­lik­te, vak­tiy­le Rö­ne­sans’ın, New­ton’un bi­lim için koy­du­ğu ev­ren­sel he­de­fe ula­şıl­dı­ğı­nı be­lirt­ti. Bu he­de­fin: “Bi­lim güç­tür. Bi­lim do­ğa­da ege­men ol­ma­da bir güç­tür. Bu güç bir araç­lar ve ge­reç­ler dün­ya­sı ya­ra­tır” ifa­de­si ol­du­ğu­nu söy­le­yen Tu­na­lı, bu dün­ya­nın akıl­da te­mel­le­nen bir dün­ya ol­du­ğu­na; bu araç­lar ve ge­reç­ler sis­te­mi­nin ken­di­li­ğin­den ba­zı so­run­la­rı da be­ra­be­rin­de ge­tir­di­ği­ne dik­kat çek­ti. Bu so­run­la­rın ba­şın­da ya­ban­cı­laş­ma­nın gel­di­ği­ni ve ya­ban­cı­laş­ma­nın da in­sa­nı bi­li­min ve tek­no­lo­ji­nin or­ta­ya koy­du­ğu me­ka­nik bir dün­ya kar­şı­sın­da ken­di­ni kay­bol­muş ve yi­tik his­set­me­si­ne se­bep ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti. Böy­le­ce ay­dın­lan­ma ça­ğı­nın baş­la­dı­ğı­na ve bu ça­ğın in­sa­nın dü­şün­ce ve du­yar­lı­ğı­nı ak­lın ka­lıp­la­rı­na yer­leş­tir­di­ği­ne dik­kat çe­ke­rek, ak­la da­ya­lı bu sı­nır­la­ma­nın sa­de­ce dü­şün­ce ya­şa­mın­da bi­lim ve fel­se­fe­ye de­ğil, ay­nı za­man­da özel­lik­le sa­nat ya­şa­mı­na da ege­men ol­du­ğu­nu vur­gu­la­dı.
1874’te Pa­ris’te em­pres­yo­nist­le­rin aç­tığı ser­gi­ye ya­pı­lan ağır eleş­ti­ri­le­re kar­şı Char­les Ba­ude­lai­re’in ser­gi­yi sa­vu­nur­ken söy­le­di­ği “Bu ya­pıt­lar mo­dern­dir” sa­vıy­la mo­der­ni­te kav­ra­mı­nın ye­ni­den li­te­ra­tü­re gir­di­ği­ni be­lir­ten Tu­na­lı, em­pres­yo­nizm, eks­pres­yo­nizm, fü­tü­rizm ve kü­bizm ile yo­la çı­kan bu sa­na­tın, non-fi­gü­ra­tif ve süp­ra­ma­tizm ile mi­ni­ma­list bir yön­de, sa­na­ta kar­şı sa­nat, an­ti-ar­ta ka­dar iler­le­di­ği­ni ve mo­dern sa­nat kav­ra­mı al­tın­da gü­nü­müz kül­tür en­düs­tri­si için­de­ki ye­ri­ni al­dı­ğı­nı ifa­de et­ti. Fa­kat bu ras­yo­na­list, ak­la da­ya­lı sa­na­ta kar­şı, za­man­la te­ori­de ve uy­gu­la­ma­da güç­lü bir ta­vır ken­di­ni gös­ter­me­ye baş­la­dı­ğı­nı söy­le­ye­rek bu tav­rın, tek bo­yut­lu an­la­yış se­be­biy­le yi­ti­ri­len in­sa­nın duy­gu, dü­şün­ce, inanç ve ha­yal gü­cü gi­bi tin­sel var­lık öğe­le­riy­le oluş­tu­ru­lan çok­ses­li sa­nat di­li­ni ye­ni­den ya­rat­mak is­te­yen post­mo­der­ni­te ol­du­ğu­nu ifa­de et­ti.
Post­mo­der­ni­te­nin du­yar­lık, inanç, ha­yal gü­cü ve gü­dü­ye sa­hip bir in­san an­la­yı­şıy­la var­lı­ğa yö­nel­di­ği­ni ve bu ra­di­kal tav­rıy­la mo­der­ni­te­ye kar­şı bir tep­ki or­ta­ya koy­du­ğu­nu; ama bu­nu ya­par­ken ge­le­nek­sel tak­lit­çi­li­ğe ge­ri dön­me­di­ği­ni, ken­di şart­la­rı­nı be­lir­le­di­ği­ni söy­le­di.
Post­mo­der­ni­te­nin de mo­der­ni­te gi­bi ön­ce mi­ma­ri­de baş­la­dı­ğı­nı be­lir­ten Tu­na­lı, bu kon­sep­tin mo­der­ni­te­nin ak­la da­ya­lı dar ka­lıp­la­rı­nı aşa­rak sa­nat­ta bü­yük bir zen­gin­lik ge­tir­di­ği­ni ve bu zen­gin­li­ğin de sa­na­tın çeh­re­si­ni de­ğiş­tir­di­ği­ni be­lirt­ti:
Mo­der­ni­te tek bo­yut­lu­luk­la sa­na­tı yok­sul­laş­tı­rır­ken, post­mo­der­ni­te sa­na­ta ye­ni açı­lım­lar ge­ti­re­rek bu tek bo­yut­lu­lu­ğu aş­tı ve zen­gin­leş­tir­di. Sa­nat­ta çok­ses­li­lik ve öz­gür­lük hâ­kim olun­ca, bi­rey ye­ni­den keş­fe­dil­di; zi­ra mo­der­ni­te­de bi­re­yin zen­gin, öz­gür ya­rat­ma­la­rı­nın de­ğil de akıl ya­sa­la­rı­nın, geo­met­ri­nin tek­ses­li ola­rak kur­du­ğu bir dün­ya söz ko­nu­suy­du ve bu tek­ses­li dün­ya­da di­sip­lin­li, sert bir sis­tem an­la­yı­şıy­la bir­lik­te bir ev­ren­sel­lik var­dı. Post­mo­der­ni­te bi­re­yi bü­tün duy­gu, dü­şün­ce, inanç sis­tem­le­riy­le öz­gür bir var­lık ola­rak ele al­dı­ğı ve bu du­yar­lık­la­rı, yar­gı­la­rı, ya­ra­tım­la­rı fark­lı in­san­la­rın zen­gin ürün­leri şeklinde or­ta­ya koy­du­ğu için sa­na­tın çeh­re­si de­ğiş­miş­tir. Bu bağ­lam­da, kök­ten bi­rey­sel­ci­li­ği ifa­de eden post­mo­der­ni­te ça­ğa öz­gü iki kav­ra­mı da be­ra­be­rin­de ge­tir­miş­tir: öz­gür­lük ve ye­ni­lik.
Mo­der­ni­te ve post­mo­der­ni­te akıl ve du­yar­lı­ğın ta­rih­sel di­ya­lek­ti­ği ola­rak gö­rül­me­li­dir. Bu di­ya­lek­tik tüm kül­tür ve top­lum ha­ya­tı­nı et­ki­le­yen güç­lü bir çe­liş­ki­yi de be­ra­be­rin­de ge­tir­miş­tir. Post­mo­der­ni­te ile bir­lik­te ça­ğa hâ­kim öz­gür­lük ve ye­ni­lik, sa­de­ce bil­gi, ah­lâk ve sa­nat düz­le­min­de de­ğil; ay­nı za­man­da sos­yo-po­li­tik, sos­yo-eko­no­mik, hu­kuk­sal dü­zen­de ve ya­şam­da da et­ki­li ol­du. Mo­der­ni­te ça­ğı­nın si­ya­sal mo­de­li­nin ulus-dev­let bi­çi­mi ol­du­ğu­nu ilan et­miş­ti, post­mo­der­ni­te ise, dev­let mo­de­li­ni öz­gür­lük­çü de­mok­ra­tik bir dev­let şek­lin­de ta­nım­la­dı. Mo­der­ni­te­nin ah­lâ­ka da­ya­nan sis­te­mi ise, ye­ri­ni, yük­se­len de­ğer­ler de­ni­len rant de­ğer­le­ri­ne bı­rak­mış­tır. Bu da zen­gi­ni çok zen­gin, fa­ki­ri çok fa­kir top­lum­lar or­ta­ya çı­kar­mış­tır.
Ak­la da­ya­lı bir ka­te­go­ri olan mo­der­ni­te, in­san­lı­ğın tüm ya­şam alan­la­rın­da dü­zen ara­dı­ğın­dan, kendisinin ol­du­ğu her yer­de dai­ma dü­zen ol­du­ğu­nu vur­gu­lar­ken; öz­gür­lük ve ye­ni­lik kav­ram­la­rıy­la hâ­kim olan post­mo­der­ni­te­de, öz­gür­lük ve ye­ni­li­ğin bi­rey­sel ve süb­jek­tif ya­şan­tı­lar ol­du­ğu vur­gu­lan­mış; bu da bir de­ğer sep­ti­siz­mi­ne hat­ta bir de­ğer anar­şi­si­ne gö­tü­re­rek top­lum­sal uyu­mu ve ar­mo­ni­yi en­gel­le­miş­tir.
Son ola­rak, mo­der­ni­te ve post­mo­der­ni­te­nin di­ya­lek­tik ge­liş­me­nin iki te­mel for­mu ol­du­ğu­nu ve bu di­ya­lek­tik ge­liş­me­nin üçün­cü for­mu­nun ta­rih­sel ye­ni bir çağ ola­rak gel­me­si­nin, ge­liş­me­nin man­tı­ğı ba­kı­mın­dan zo­run­lu ol­du­ğu­nu söy­le­yen Tu­na­lı, söz­le­ri­ni şöy­le ta­mam­la­dı:
Ta­rih­sel di­ya­lek­ti­ğin bek­le­nen ye­ni for­mu­nun öz­gür­lük­çü ama top­lum­sal, de­ğer­le­rin hak­ça pay­la­şıl­dı­ğı, an­ti­em­per­ya­list, bil­gi, ah­lâk, es­te­tik ve kül­tür de­ğer­le­riy­le in­sa­nın in­san­ca ya­şa­ya­ca­ğı bir çağ ola­rak gel­me­si­ni bu­gün, tüm in­san­lık ola­rak, umut­la bek­le­mek­te­yiz.

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.