- ANA SAYFA
- YAYINLAR
- BÜLTEN ARŞİV
- SAYI 72 YIL: 2010
- 18. Yüzyıl Osmanlı Saray Haremi: Azat (Çırağ) Edilen Cariyeler
18. Yüzyıl Osmanlı Saray Haremi: Azat (Çırağ) Edilen Cariyeler
Betül İpşirli Argıt
15 Mart 2010
Değerlendirme: Tubanur Saraçoğlu
Betül İpşirli Argıt, Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladığı “Manumitted Female Slaves of the Ottoman Imperial Harem (Sarayîs) in the Eighteenth Century Istanbul” başlıklı doktora tezinde azat edilerek Saraydan çırağ edilen cariyelerin hayatlarını incelemektedir. Gerek kaynakları, gerekse ele aldığı konu itibariyle bu sahada önemli bir boşluğu dolduran tez, Saraya mensubiyetin patronaj ilişkileri ile neticelendiğini, Harem’de başlayan patronaj ağının Saraydan çıktıktan sonra da devam ettiğini, dolayısıyla dönemin politik şartları içinde, padişah hanesinin sadık müttefikleri olan Saraydan çırağ edilmiş bu kadınların, Saray politikasının işleyişinin önemli bir parçası olduklarını ortaya koymaya çalışıyor.
Bu bağlamada, Osmanlı Sarayından azat edilen cariyelerin Saraylı olmalarının kendileri ve Padişah hanesi için ne anlam ifade ettiğini sorgulayan Argıt, başta Topkapı Sarayı Arşivi olmak üzere, Başbakanlık Devlet Arşivi, Şer‘iyye sicilleri, mevâcib kayıtları ve bu kadınlara ait terekelerden yola çıkarak, dönemin siyasî ve ekonomik panoraması çerçevesinde sözkonusu sorunun izini sürmekte.
Harem’de padişah ailesi, idarî personel ve hizmetlilerden oluşan üç farklı kadın sınıfından, bu çalışma kapsamında ele alınanlar ikinci ve üçüncü grup ile vaktiyle padişah haremine giren ancak daha sonra başkalarıyla evlenen kadınlardır. Bu kadınlar Saray kültürünün halka açılan kapısı olmalarının yanısıra Saray ile olan patronaj ilişkileri dolayısıyla Saray politikaları üzerindeki etkilerini de sürdürmüşlerdir. Argıt’a göre konuya ışık tutacak bir başka durum, padişah hanesinin 16. yüzyılın ilk yarısında sahip olduğu gücün, 17. yüzyılda artık paşa haneleri ve üst düzey yetkililerin kendi oluşturdukları hanelere kaymasıdır.
Tahttan indirilmelerin sıkça yaşandığı bu devirlerde padişah gücünün meşruiyetinin tekrar sağlanması gerekmektedir. Tez çerçevesinde padişah kızlarının Boğaz kıyılarında ve Haliç’te mimari yapılar inşa ettirmeleri padişahın gücünü halka tekrar gösterme girişimi olarak okunmaktadır. Ayrıca Saray eliti ile halkı buluşturan mekânlar olarak mesire yerleri de önem kazanmıştır. Buralarda Saray yaşantısı kısmen kendini göstermekte, halk özendiği bu yaşantıyı taklide yönelmektedir. Kılık kıyafet ile ilgili düzenlemelerde Saraylı kadınlar gibi giyinilmesinin yasaklanması bir yandan Saray kültürünün halka taşındığını gösteren, bir yandan da iki grup arasındaki statü farkını vurgulayan en önemli verilerdir.
Çalışmada Saraydan azat edilen cariyeler ile Saray arasındaki irtibatlar patronaj ilişkileri çerçevesinde ele alınmaktadır. Aralarında kan bağı bulunmayan ve “farklı statülere sahip iki grubun ilişkisi” şeklinde değerlendirilebilecek patronajda üst grup alt grubu himaye edip bir takım ihsan ve nimetler sunarken, himaye edilen grup sadakat ve bağlılık göstererek bu ihsana karşılık vermektedir. Statü farklarının etkili olduğu patronaj ilişkilerinin, karşılıklı oluşu da önemlidir. Farklı yerlerde bulunsalar dahi aralarındaki ilişkiler devam etmektedir.
Peki, cariyelerin Saraya alınışı ve Saraydan çıkışları nasıl olmuştur? Saraya giren kadınlar aileleriyle irtibatları koptuğu için Sarayı kendi aileleri olarak benimsemektedir. 7-9 yıl kadar hizmet ettikten sonra da çeşitli şekillerde padişah hanesinden ayrılırlar. Bununla birlikte görevleri gereği bazılarının ömürlerinin sonuna kadar Sarayda kaldığı da bilinmektedir. Kendi arzusuyla Saraydan ayrılanlar olduğu gibi padişahın değişmesi durumunda Haremin tamamının değiştirilmesi suretiyle ayrılanlar da vardır. Bu kişilerin Sarayda kaldıkları süre ile ilgili kesin sonuçlar elde edilememektedir.
Saraydaki kadınlar arasındaki heterojen ve hiyerarşik ilişki, bu kadınların Saraydan çıktıktan sonraki hayatları incelenirken de göz önünde bulundurulmalıdır. Saraydan ayrılan kadınların daha sonraki hayatlarında Sarayla organik bağları devam etmektedir. Zira bu kişilerin işleri Saray personeli tarafından takip edilmekte, hemen hemen bütün davaları Sarayda görülmektedir.
Saraylı kadınların evliliklerini, nerede oturduklarını, Sarayla irtibatlarını, maddî durumlarını, hayır işlerini bu ilişkiler çerçevesinde ele alan Argıt şunları söylemektedir:
Saraydan çıktıktan sonra çıkmabaşı denilen kişiler tarafından Saraydaki statülerine göre muhtelif kişilerle evlendirilen cariyelerin evlilikleri padişah hanesi için önemlidir. Gücü gittikçe artan bir siyasî elitin oluştuğu bu dönemde askerî sınıfın farklı kesimlerine mensup kişilerle evlenen Saraylı kadınların bir şekilde denge kurdukları gözlenmektedir. Bu yolla üst düzey yetkililerin padişah hanesine sadık kalması sağlanmıştır. Çoğunlukla İstanbul’da oturan bu kadınların %82’si Suriçi’nde ikamet etmiştir. Bu da Saray çevresinde sadık hanelerin oluşması ve merkezin gücünü göstermesi açısından mühimdir. Ayrıca bu hanelerin bulundukları mahalle halkı ile irtibatı, Sarayın gücünün halka intikâl etmesi bakımından da önem arzetmektedir. Aile sahibi olmayan cariyeler ise maddi imkânlarını çeşme, mescid, sıbyan mektebi gibi hayır işlerinde sarf etmiştir. Saray’ın maddi desteğini halka dönük olarak kullanan bu cariyeler yine haneye hizmet etmektedir.
Nihai kertede Argıt’a göre, Saraylı olmak hem cariyelerin Saraydan çıktıktan sonraki hayatında hem de bu dönemdeki faaliyetleri ile padişah hanesinin nüfuzunun güçlenmesinde ve bu gücün halka yansıtılmasında etkili bir unsurdur. Saraylı kadın ömür boyu Saraylıdır ve hangi statüde olursa olsun hamisi padişaha sadakatle ömür boyu hizmette bulunur.
2024 Güz Programı
Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.
DETAYLI BİLGİ