TAM YUVARLAK MASA TOPLANTILARI

Komitenin Ruhu Talat Paşa

Mustafa Çolak

14 Nisan 2018 Cumartesi 17:00 Salon: ŞAKİR KOCABAŞ SALONU

Bu ay Bir Kitap Bir Yazar program konuğumuz Mustafa Çolak* ile Alman ve Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak hazırladığı ve yakında zamanda neşrettiği Komitenin Ruhu Talat Paşa** kitabını konuştuk. Programda, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin teşekkülü, II. Meşrutiyet devri siyasetinde oynadığı rol, Osmanlı-Alman ilişkilerinin seyri, I. Dünya savaşı, Ermeni meselesi, siyonizm ve masonluk tartışmaları, İttihatçıların yargılanmaları gibi meseler Talat Paşa merkezli olarak ele alındı.

* Prof. Dr., Gaziosmanpaşa Üniversitesi           **YeditepeYayınevi,2018

Program değerlendirmesi: Yusuf Ziya Altıntaş

Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin Nisan ayında düzenlediği Bir Kitap Bir Yazar programlarının ilkinde, geçtiğimiz aylarda yayınlanan Komitenin Ruhu Talat Paşa başlıklı kitabı vesilesiyle Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Mustafa Çolak misafir oldu.

İttihat ve Terakki içerisinde Talat Paşa’nın ne ifade ettiği, nerede durduğu sorusunun çalışmanın ana çizgisini oluşturduğunu belirten Çolak, evvela Talat Paşa üzerine mevcut akademik ve akademik olmayan çalışmalardan bahsederken, hepsinin ortak bir eksiğine işaret etti. O da mevcut çalışmalarda Alman kaynaklarından istifade edilmemiş olmasıydı. Bu Talat Paşa’nın hem Osmanlı-Alman ittifakı açısından önemli bir sima olması hem de son yıllarını Almanya’da geçirmesi bakımından önemli bir eksiklikti. Literatür bağlamında Almanya veya yurtdışına bakıldığında ise Talat Paşa’nın sadece Ermeni meselesindeki rolüne -onu aşırı derecede suçlayıcı biçimde- indirgendiği görülüyordu ve esasen çoğu da bilimsel değildi.

Çolak, uzun yıllar Alman arşivlerinde yaptığı çalışmalar neticesinde elde ettiği belge ve bilgileri Osmanlı arşiv evrakıyla desteklediğini ve bu eksikliği gidermek adına böyle bir çalışmanın ortaya çıktığını söyledi. Kitabın başlığının esasen çalışma neticesinde ulaştığı sonucun bir işareti olduğunu, yani Alman kaynaklarından onun komitenin ruhu, birleştirici unsuru olduğu sonucuna vardığını belirtti.

Meseleyi ele alış şekli ile ilgili tarihe bakışının yargılama şeklinde değil anlamaya yönelik olduğunu ve bu yöntemle meseleye yaklaştığını belirten Çolak’a göre bu çerçevede ana kaynağının Alman belgeleri olması kendisinin de önemsediği şekilde dışarıdan bir bakış olması açısından avantaj sağlamıştı.  Nitekim Birinci Dünya Savaşı veya Talat Paşa’nın etkili olduğu dönemlerde İstanbul’da beş/altı Alman elçisi, Osmanlı coğrafyasında on sekiz civarında konsolosluk bulunuyordu ve tüm bu diplomatik yapı arkasında önemli miktarda evrak ve rapor bırakmıştı. Evrak içeriği bakımından ise bilhassa Alman elçilerinin detaylı bilgiler içeren, hem sübjektif anlamda kendi düşüncelerini muhtevi, hem de olan biteni aktaran uzun raporları dışarıdan bir bakış olması açısından değerliydi. Bu bağlamda Çolak özellikle 1890-1918 arası Türkiye tarihi üzerine yapılan çalışmaların Alman arşivleri olmaksızın çok eksik kaldığını vurguladı.

Kitabın içeriğiyle ilgili olarak evvela çalışmasının bir biyografi olmadığına dikkat çeken Çolak’a göre kitabın asıl amacı mevcut metinlerin eksik tarafı olan Alman belgelerine yansıyan tarafının ele alınmasıydı. Çolak’ın aktardığı bilgilere göre Alman elçilerinin Talat’ın yükselişini gözlemleyip kim olduğunu araştırdıkları ve bunu Berlin’e uzun raporlarla ilettikleri görülüyor. İttihat ve Terakki içerisindeki konumu ve diplomatik kabiliyetinden ötürü ona özel bir ihtimam gösterildiği anlaşılıyor. Nitekim kitabın en önemli bulgusu aslında onun İttihat ve Terakki içerisindeki önemine dair. Mesela Alman elçisinin bir raporuna göre diplomasi ve siyaset söz konusu olduğunda Enver’in Talat’ın eline su dökemeyeceğinden bahsediliyor. Onu çözüm bulucu olarak gördükleri anlaşılıyor. Yalnız bahsi geçen rapora göre ona meseleyi en kısa ve hızlı şekilde anlatmak gerekiyor, çünkü uzatıldığında sıkılırdı, dinlemezdi deniyor. Öte taraftan cemiyet yapısında bir iş dağılımı mevcut olduğu biliniyor. Enver askerlik işleriyle ilgilenirken Talat ise siyasi kanadın temsilcisi. Fakat raporlar toplu halde değerlendirildiğinde Alman penceresinden Cemiyeti bir arada tutan ruhun Talat paşa olduğunu anlamak hiç de zor değil.

Kitabın hazırlanış serüveninde asıl itici unsurun Çolak’ın Babıâli baskınına dair ulaştığı belgeler olduğunu öğreniyoruz. Çolak’a göre bu bir anlamda keşif, çünkü mevzubahis olan bir hükümet darbesi ve bizim arşivlerimizde konuyla ilgili hiçbir bilgi/belge bulunmuyor. Fakat bu baskın sırasında tercüman olarak çalışan bir Almanın Babıâli’de bulunduğunu, tüm olaylara şahit olduğunu ve yaşananları 9-10 sayfalık bir raporda anlattığını görüyoruz. Yine Alman arşiv belgelerinden Talat Paşa’nın Siyonist hareket bağlamında aslında önceki dönemin çizgisini devam ettirdiğini, Mason olmasının Yahudilere yurt verilmesi yönünde bir etkiye neden olmadığı sonucuna varabiliyoruz. Öte taraftan Talat Paşa’nın sadrazamlığı döneminde yaptığı iki Berlin ziyareti konu açısından önem taşıyor. İlk ziyaret ve ikinci ziyaret arasındaki farklara dikkat çeken Çolak, ilk ziyaret ittifakın problemsiz olduğu bir dönemde gövde gösterisi şeklinde gerçekleşirken, ikincisinin ise savaşın sonuna doğru Bakü meselesinde Osmanlı ve Alman çıkarlarının çatıştığı ve kopma noktasında geldiği bir dönemde gerçekleştiğine dikkat çekti. Savaşın mağlubiyetle sonuçlamasıyla Talat Paşa’yı yine Berlin’de görüyoruz, fakat bu defa ziyaret için değil İstanbul’dan uzaklaşması gerektiği için.

Dünya savaşının bitimiyle mağlup Almanya’da da bize benzer bir durum olduğuna işaret ederek Alman İmparatorunun Hollanda’ya kaçması, Weimar Cumhuriyeti denilen yeni bir devletin kurulması, yeni devlet adamlarının öncekilerin politikalarını reddediyor olması gibi gelişmelerden bahseden Çolak’a göre bu gelişmeler bağlamında öncekilerle iş tutan ittihatçılar Almanya’da makbul insanlar olarak görülmüyorlardı. Bu nedenle savaş sonrasında Berlin’de bulunan İttihatçıları da korumuyorlardı ve Talat Paşa ile diğer önde gelen ittihatçıların Ermeni suikastlarına maruz kalmaları yeni Alman devleti için çok da sorun oluşturmuyordu.

Çolak, kitabın mutfağında en çok belge ve evrakın aslında Talat Paşa’nın vurulması ile mahkemesi üzerine bulunduğuna ve bu konunun aslında oldukça trajikomik olduğuna dikkat çekti. Çünkü evraklar incelendiğinde evvela mahkemede katil yargılanacağı yerde Ermeni tehcirindeki rolü nedeniyle Talat Paşa’nın yargılandığı görülmekteydi. Üstüne bir de Talat Paşa’nın katili doğru dürüst yargılanmadan serbest bırakılmıştı. Bunun sebebi ise mahkemenin uzamasının Alman menfaatlerine aykırı olması ve Alman devletinin yargıya müdahalesiydi. Nihayetinde bu dönemde Almanya’nın politikası dünya savaşından dolayı zarar gelecek her türlü girişimden kaçma yönündeydi.

Talat Paşa’nın Ermeni tehcirindeki rolü ile ilgili de detaylı bilgiler veren Çolak, kaynakların Alman askeri kanadı ile siyasi kanadı arasında konuya yaklaşımla ilgili farklılıklar gösterdiğine işaret etti. Buna göre tehcir uygulamasına yönelik Alman elçilik ve siyası kanadında olayların gidişatından duyulan endişe görülebilirken, Alman askeri kanadında ise düşünce ve destek anlamında Felix Guse, Feldmann, Schellendorf gibi dönemin Osmanlı ordusunda görev yapan Alman komutanlarının etkisinin büyük olduğu anlaşılmaktaydı. Bahsi geçen Alman komutanları sonraki yıllarda bu konudaki düşüncelerini gazete yazıları ve hatıralarında açıkça yazmışlardı.

Talat Paşa’nın naaşının 1943 yılında Türkiye’ye getirilişinden de bahseden Çolak son olarak Berlin’deki mahkemenin açık bir şekilde siyasi bir yargılama olması nedeniyle, her ne kadar ilk zamanlar sonuç vermeyen girişimlerde bulunulmuş olsa da, bugün hukukçuların Talat Paşa’ya iade-i itibar davası açılması için çalışma yapmaları önerisinde bulundu.

İLGİLİ YUVARLAKMASALAR

EDİTÖRDEN

2024 Güz Programı

Vakıf faaliyetlerinin en gelenekseli olan seminerler, her yıl güz ve bahar dönemlerinde gerçekleşiyor.

DETAYLI BİLGİ


BİZİ TAKİP EDİN

Vakfımızın düzenlediği programlardan (seminer, sempozyum, panel, vs.) haberdar olmak için e-posta adresinizi bırakabilirsiniz.